Girne’den havaalanına giden yol, Arapköy’ün arkasından geçip dağın tepesine tırmandıktan sonra aşağıya, Mesarya Ovası’na kıvrılır.
Tepeye vardığınızda sola giden bir yol görürsünüz.
Buraya sapıp bir kilometre kadar giderseniz sağınızda ormanın en yeşil ve bitki zengini parçalarından biri karşınıza çıkar.
Bu yazının konusu bu zenginliğin nedeni ve önemidir.
Yirmi dört yıl kadar önce Beşparmak Dağları’ndaki çam, servi, sandal ağacı, çitlemit, meşe ormanının denize bakan yüzünde büyük bir yangın çıktı. Yangın batıda başladı. Rüzgârın etkisiyle hızla doğuya doğru yayıldı. St. Hilarion Kalesi’ni, Girne-Lefkoşa, Girne-Havaalanı yollarını geçti, bir iki kilometre daha ilerledi ve söndü.
Yer soğuduktan sonra Türkiye’den tahtacılar geldi. Ağaç kalıntılarını kestiler ve istiflediler. Dozerlerin düzleştirdiği yerlere askeri düzen içinde Türkiye’den yollanan çam ve servileri diktiler.
Yıllar geçti, ağaçlar olgunluğa ulaşmasa da büyüdü ama orman eski görüntüsünü almadı. Yapay, insan elinden çıkmış, ağaçları seyrek, teftiş bekleyen bölük düzeninde, çeşitliliği olmayan bir görünümü var. Bunun tek istisnası yazımın başında bahsettiğim yerdir. Orası ağaçlandırılmadı. Belki eldeki fidanlar oraya ulaşmadan bitmişti.
Orasını ağaçlandırmak doğaya kaldı.
Doğa yangından, yanardağ patlamalarından ve benzer yok edici olaylardan sonra kendini yeniden inşa etmeye girişir. Bunun için insanın yardımına ihtiyacı yoktur. Tohum seyyar bir ziyafettir. Rüzgâr, yağmur suları, kuşlar, hayvanlar tarafından taşınır, küllerin içinde filizlenip büyür.
Yangından sonra önce otlar, sonra çalılar, sonra ağaçlar çıkmaya başlar. Bölgedeki bütün çeşitleriyle toprağın üzerine çıktıklarında ağaçlar altlarında hazır, toprak aşınmasını önleyen yeşil bir bitki örtüsü bulurlar.
Bahsettiğim yeri ağaçlandırılan bölgelerden daha tür zengini ve yeşil yapan bu olgudur.
Bu olgu, yani yangından sonra ağaçlandırma yerine doğanın kendi işini kendi yapmasına olanak sağlamak, artık modern ormancılık uygulamalarının temel unsurlarından biri hâline geldi.
Bunu kural kabul eden yerlerden biri komşumuz Rum bölgesidir. Kısa bir zaman önce Larnaka ve Limasol’da bir bölümü devlet ormanı olan 55 kilometre karelik alan yanmıştı.
Cyprus Mail Gazetesi’ne konuşan Orman Dairesi sözcüsü Andreas Kristu “Her ne kadar ağaçlandırmak bundan sonraki mantıki adım gibi görünse de projemiz ormanın kendini yenilemesine olanak sağlamaktır – bu daha ekolojik ve doğal bir yaklaşımdır,” dedi.
Adanın yerli ağaç türleri yangından sonra kendilerini yenileyecek şekilde evrildiler. Toprak korunduktan, aşınmaya mahal verilmedikten sonra ağaçlanma kendiliğinden olacaktır.
Ağaçlandırma artık daha fazla yerleşim yerlerinin yakınındaki boş alanları ormanlaştırma anlamına geliyor.
Kıbrıs Orman Daire’sini adayı 1878’de Osmanlı’dan devralan İngilizler kurdu. Trodos Dağı’ndaki orman köylerindeki Prodromos’taki ormancılık okulu İngiliz İmparatorluğu’nda türünün ilk okuludur. Babam da o okulda okudu. Kışın yeşil, yazın hâki üniforma giyen ormancıların birçoğu Türk’tü. Bugünkülerden çok daha iyi eğitimliydiler ve işlerini daha fazla ciddiye alıyorlardı.
Bahsettiğim yerden doğuya, ormanın içine devam ederseniz yol boyunca yerde sigara izmaritleri göreceksiniz. Sakın şaşırmayın. Türklerin diyarındasınız.
Tohum seyyar bir ziyafettir
Paylaş
Ali özdemir 3 Yıl Önce
Yeşil Kıbrıs denirdi eskiden
Yasemin Oral 3 Yıl Önce
Benim şehrimde de peyzaj bitkileri askeri düzende ve ruhsuz. Yabani elma ,hatmi,sığır kuyruğu yabani erik yöre florasına çok daha uygun oysa.
Ruh İkizi 3 Yıl Önce
Napolyon, üç kez tekrarladı “para” sözcüğünü. Adaletli bir devlet başta olmayınca, hareket eden ve etmeyen bütün canlılar zarar görür. Bireysel ve toplumsal duyarlılık yetmiyor...
Ruh İkizi 3 Yıl Önce
Kaç kez söylesek acaba, “adalet “ yerini bulur?
faruk ercan 3 Yıl Önce
Her yazınız benim için bir okul oluyor. Hakkınızı ödeyemeyiz. Çok teşekkürler.
Bako Gaytan 3 Yıl Önce
"... yol boyunca yerde sigara izmaritleri göreceksiniz. Sakın şaşırmayın. Türklerin diyarındasınız"
uğur sezgin 3 Yıl Önce
Sizin bu kadar yeşil sevdanız, babanızdan geliyor. Bir gün dünyada yaşam bitince, her yer yemyeşil olacak. İnsan yok etmeyince, daha güzel bir dünya olacak.
mustafa yüksel 3 Yıl Önce
Türkler doğaya saygısı en az olan millettir. TRT ormanına hobi amaçlı diktiğim birkaç fidanın dalları birileri tarafından kırılıyor. Genelde spor yapanların uğradığı tenha bir bölge. Bir Türk ağacın dalını neden kırar? Onu rahatsız eden nedir? Soru basit ama cevabı değil
Hasan Türkel 3 Yıl Önce
çok ilginç bir tesbit. bu konu ile birlikte ülkemizde çalı, maki türü bitkilerin kıymeti bir türlü anlaşılamadı. Çalı toprağı tutmakla, her yıl genişlemekle kalmak tavşan gibi hayvanların aç kaldıkları kış koşullarında tohumları ile onlara yaşama şansı verir