Toplum olarak zor bir hafta geçirdik ve etkileri önümüzdeki haftalarda da sürmeye devam edecek gibi. Coğrafyamızda tam teşekküllü olan Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde meydana gelen yangın, beklenmedik bir anda herkesi telaşa, endişeye ve ne olacak şimdi diye düşünmeye sevk etti.
Elbette beklenmedik bir anda devlet hastanesinde yaşanan yangın, coğrafyamızın tek tam donanımlı devlet hastanesi olması nedeniyle, sağlık hizmetlerinin devamında sorunlar yaşanabileceği yönünde sorulara neden olurken, duyarlı kesimlerin yardımı bu felaketin etkilerini hafifletilmeye yardımcı olmaktadır.
Bir diğer yandan İdlib’ten gelen şehit haberleri ile sarsıldık. İdlib’de Türk askerinin üs durumuna getirdiği binaya düzenlenen hava saldırısında 33 askerin şehit olması hepimizi derinden yaraladı. Maalesef şehitlerimizin ailelerinin acılarını hafifletecek hiçbir teselli de yok. Şehitlere Allah’tan rahmet, yaslı ailelerine başsağlığı diliyoruz.
Geçtiğimiz hafta anlaşılması zor bir haber de coğrafyamızın Güneyinden geldi. Kıbrıs’ın Güney Yönetimi, dokuz olan kara geçiş kapılarının dördünü bir haftalığına kapatacağını duyurdu. Gerekçe olarak Covid-19 (corona virüsü) bahane edilerek, Kuzey ve Güney arasında geçişleri sağlayan dört sınır kapısı geçici olarak kapatıldı.
Nisan 2003’te açılan kara kapıları, ilk kez böyle bir tek yanlı uygulamaya maruz kalıyor. Anlaşılmayan nokta ise niye sadece dört geçiş noktası! Gerçek bahane corana virüsü ise henüz bir vakanın yaşanmadığı coğrafyamızda niye tek yanlı önlem alınıyor?
Bu tutuma anlam vermek gerçekten hiç de zor değil. Güney komşumuzun tutumu her zamankinden farklı değil, tabi görmek isteyenler için. Bu, Kıbrıs Türk toplumunu kendine eşit bir toplum görmediğinin diğer bir ifade şeklidir. Güney yönetimi zararlı olduğu inkâr edilemeyen bir durumdan faydalanıp, kendine fayda sağlamaya çalışmaktadır. Aynen geçmişte olduğu ve yakın geçmişte Mont Pelerin’de, Crans Montana’da olduğu gibi…
Güney komşumuzla olan münasebetimizde her zaman için söylediğim tek bir şey vardır ki; o da coğrafyamızda nasıl bir siyasi şekillenme olacaksa artık karar verme sırasının Güney koşumuzda olduğudur. 1974’ten günümüze biz iki ayrı coğrafya olarak yan yana birlikte yaşayabileceğimizi gösterdik. Nisan 2004 Annan Referandumunda federal bir çatı altında olabileceğimizi de söyledik. Güney komşumuzun karar sırasının kendisinde olduğunu anlaması gerekmektedir.
Felaket ve acılarla geçen bir haftanın ardından, yaralarımız elbette sarılacaktır. Fakat merak edilen bir konu, tek yanlı olarak kapatılan kara sınır kapılarına bir cevabımız olacak mı? Yoksa bir haftanın dolmasını bekleyip, hiçbir şey olmamış gibi mi davranacağız!!!
Herkese güzel bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar.
Susmak cevap değildir
Paylaş