Bu sabah Lefkoşa’nın Rum tarafında, Strovolos semtindeki Caffe Nero’dayım.
Randevusuna hiçbir zaman zamanında gelmeyen bir Rum arkadaşımla buluşacağım.
Geç geleceğini bildiğim hâlde, her zaman randevularına saatinden erken gelen birisi olarak, buluşma saatinden yarım saat önce geldim.
Evden kahvaltı yapmadan çıktığım için bir kahve ve kruvasan alıyorum ve içeride bir masaya oturuyorum.
Yanımdaki masada çorapsız sandalet giyen bir papaz var. Tırnakları uzamış ve kıvrılmış, teni genç bir kızınki gibi pürüzsüz ve bembeyaz. Üstünde Ortodoks kilisesi papazlarının tek biçim kıyafeti olan siyah bol pantolon, astarsız ceket ve yelek var. Önünde ince bir bilgisayar, bilgisayarın yanında bir tomar kâğıt. Bir ona, bir diğerine bakıp bir şeyler yazıyor.
Müşterilerin çoğu binanın çevresindeki açık oturma alanında. Ben daha serin olur hesabı ile içeride oturdum. İç mekândaki koltukların çoğu kaldırılmış. Papazla masalarımızın arasında yere uzanmış uzun boylu bir kişi kadar bir mesafe var.
Tavandaki hoparlörlerden üstüme en az sevdiğim müzik olan caz müziği dökülüyor.
İki taraf arasında kapılar açıldığından beri birçok defa Rum bölgesine gidip geldim, ama bu tarafta yabancı bir ülkede olduğum duygusu beni hiç bırakmadı. Hatta azalmadı bile.
Türk ve Rum taraflarının olmadığı bir adaya doğmuştum, Türk ve Rumların karışık olduğu köylerde yaşamıştım, Rum şoförlerin otobüslerine binmiştim ve liseyi şimdi Rum tarafında olan bir binada Rumlarla yan yana okumuştum. Çocukluğumda saçlarımı Rum bir berber kesiyordu. Dedemin görkemli Ayasofya Camii’nin gölgesindeki lokantasının müşterilerinin çoğu Rum’du.
Ada 1974’te ikiye bölündü ve hayatımın ilk bölümünde sıvı olan insanlar arasındaki ilişkiler katı oldu, bir evin temeline dökülen çimento veya yola dökülen katran gibi.
Rumlar savaşta yenildiler ve adanın üçte birini bize bırakıp kaçtılar ama onların tarafı Kıbrıs kalırken bizim taraf Kıbrıs’tan değişik bir yer hâline geldi.
Onlar ilerlediler, varlıklı, iyi eğitimli, hayatından memnun bir toplum oluşturdular. Biz ise savaşı kaybetmiş gibi olduk. Neredeyse her sahada geriledik. Türkiyeleştik ve enflasyon ve devalüasyon gibi Türkiye sorunlarını kendimizin yaptık. Erdoğan siyasi irademizi felç etti ve adayı atadıkları ile yönetmeye başladı.
Çocukluğumda da Rumlar ileri, biz Türkler geri idik. Yol boyunca Türk köylerini viraneliklerinden çıkarırdınız.
Bugün, onların servetlerinin üçte birine konmuş olmamıza rağmen, hâlâ onlardan elli yıl geriyiz. Ve ne yazık ki bu mesafe hiç kapanmayacak; çünkü bizde politikayı güden bilgi, dürüstlük ve kamu yararı değil cahillik, bencillik ve kişisel çıkardır.
Papaz – yağlı siyah saçları ve kısa beyaz bir sakalı var – yumuşak bir sesle telefonda birileri ile konuşuyor. Konuşması bitince bir üst kattaki tuvalete yöneliyor. İnsanların dürüstlüğüne güvenip bilgisayarını masada bıraktı.
Kahvemi bitirmeden arkadaşım içeri giriyor. Vay canına! Tam zamanında geldi.
“Mucizeler bitmeyecek,” diyorum.
Gülüyor.
Lefkoşa’nın Rum tarafında
Paylaş
Ruh İkizi 3 Yıl Önce
“Cahillik, bencillik, kişisel çıkarlar “ işte büyük bela!..
Ali özdemir 3 Yıl Önce
Varlıklı ve iyi yaşananın ne olduğunu eski Kıbrıslılar bilir Türkiye’den gelenler bilmez Çünki hiçbir varlıklı Türk adaya gelmedi
Ege’de Bir Sahil Kasabası 3 Yıl Önce
Kendime bir öz eleştiri, randevularına genellikle geç kalan ben, bundan sonra geç kalmamaya daha çok dikkat etmeliyim.
Ragıp Naz 3 Yıl Önce
Rum tarafında da evi olan Türkler var mı bilmiyorum ama yılın bir kısmını da orada geçirmek hoş olur gibi geliyor.
Ayşe 3 Yıl Önce
Kürtlerin bir kısmı 'ayrılalım, ve Türklerin despotik yapısına benzer kendi despotik yönetimimiz altında yaşayalım' diyorlar, Kıbrıs'taki Türklerin bir kısmı Türkiyeden kopalım, Rumların devletinde avrupayla birleşik refah içinde yaşayalım diyor, gençlerin bir kısmı batıya gidiyor, ve sadece bir avuç insan anlaşılmaz bir umut ve iyimserlikle ve birçok acılara maruz kaldıkları halde 'mücadele edelim, birlik olalım, direnelim, bir olursak değişimi başlatırız, hayat mücadeledir' diyor diyor diyor bencilce haykırıyorlar (!)
mustafa kaya 3 Yıl Önce
Aşağılık kompleksi hissetmeniz gereksiz, anlamsız.