Toplumların gelişmişlik düzeyi sadece ekonomik büyüme ile ölçülemez. Bir toplumun refah düzeyi toplumsal kaynakların nasıl dağıtıldığı ile yakından ilgilidir. Kaynakların toplumda nasıl dağıtılıyor sorusu ise sosyal adalet kavramı ile yakından ilgilidir. Sosyal adalet, sosyal refah devletinin güvencesidir. Bir toplumun ilerleyişi, o toplumda yaşayan tüm insanların kaynak ve hizmetlere ulaşımında, fırsat eşitliğine sahip olması ile olanaklıdır.
Her altı ayda bir verilen hayat pahalılığı temmuz ayı maaşlarına yansıtılacak. Maaşlara yansıtılacak olan hayat pahalılığı ile birlikte, çalışanlar arasındaki maaş farkının daha da büyüyor olması, sosyal adaletsizliğin göstergelerinden biridir.
13 Haziran 2022 tarihli medya yayınlarını tararyacak olursanız, hükümetin hayat pahalılığı ödeneğinin daha kısa aralıklarla verilmesi ve düşük ücret alana daha çok, yüksek ücret alana daha az artış yansıtılması için çalışmalar yaptıkları açıklamayı göreceksiniz. Ancak Temmuz hayat pahalılığı açıklandı ve durumun hiç de yapılan açıklama gibi olmadığını gördük. Dahası asgari ücretlinin; açıklanan hayat pahalılığının altında bir artış alıyor olması da sosyal bir adaletsizliğin bir diğer yüzüdür.
Her fırsatta toplumsal dayanışmadan söz eden siyasiler, sözden öte gereğini de yapmalıdırlar. Toplumun temel yapısını; devlet kurumlarının sosyal adaleti nasıl dağıttığı belirlemektedir. Devletin sağladığı gerçekçi bir sosyal adalet ile toplumsal olarak arzu ettiğimiz adil yönetim biçimine ve sürdürülebilir bir ekonomik sisteme ulaşabiliriz.
Açıklanan son hayat pahalılığı oranının, yüzdelik oran olarak dağıtılmasının yarattığı sosyal adaletsizlik önümüzdeki günlerde daha da görünür olacaktır. Hayat pahalılığının maaşlara yansımıası ile tüm tüketim ürünlerine de yeni zamların yapılacağı aşikardır. Özellikle temel tüketim ürünlerine yapılacak olan zamlarla birlikte coğrafyamızda sosyal adalete olan ihtiyaç daha da artacaktır.
Toplumsal yaşamda sosyal adaletin tesis edilebilmesi için ortak bir bilinç ve ortak anlayışın egemen olmasına ihtiyaç duyulur. Bu da toplumda temel bir takım değerlerin kabulü ve bunlara dair zihniyetin hayata geçirilmesiyle gerçekleşecek bir durumdur. Bu nedenle de sosyal adalet, toplumun en temel unsuru birey kavramı üzerinden şekillenir. Sağlıklı bireylerden oluşan, eşitlikçi ve özgürlüğü merkeze alan bir toplumsal yapıda toplumsal adaleti müzakere etme imkânı vardır.
Sosyal devletlede anayasal bir hak olan sosyal adalet oluşturmak için hükümetler pozitif sorumluluklar yüklenmelidirler. Hükümetin özellikle mağdur guruplar adına pozitif ayrımcılık yapması ve mağduriyetlerini giderici önlemler almaları gerekmektedir. Aynen 13 haziran 2022 tarihli hükümet açıklamasında olduğu gibi...
Herkese güzel bir hafta dileklerimle iyi pazarlar.
İnsanları inciten yoksulluktan çok adaletsizliktir
Paylaş