Kıbrıs Rum tarafının inşaat sektörünü ve dolayısı ile Kıbrıs Türk ekonomisini çökertmek gibi bir amacı var mı?
Niyet okuyuculuğu yapmamıza gerek yok. Rum Dışişleri Bakanı Kombos, Akan Kürşat’ın İtalya’da tutuklanmasından sonra konu ile ilgili demecinde, inşaat sektörümüzde faaliyet gösterenler için “endişe koşulları meydana getirmeye çalıştıklarını” bizzat kendisi söylemişti.
Endişe yaratıp da ne yapacak? Kuzey Kıbrıs’taki inşaat sektörünü mü batıracak?
Batırabileceğini sanmıyorum. Etrafta alıcı olduğu sürece bu sektördeki faaliyetler, yavaşlasa bile devam edecek. Bu sektörü yaratanlar yollarına devam etmek için yeni yollar bulacaklardır.
Endişe yarattığı zaman Kuzey’deki mallarını terk ederek Güney’e geçen Kıbrıslı Rumlar mallarına kavuşacaklar mı?
Hayır! Öyle bir şey de olmayacak! Bu gelişmenin muhtemel sonucu iki taraf arasında uçurumun derinleşmesi ve ilişkilerin zayıflaması olacaktır. Kıbrıslı Rumların mallarından yararlanmalarının tek yolu olarak Taşınmaz Mal Komisyonu çalışmaya devam edecek ama zayıflayan ilişkiler ve artan milliyetçi baskılar Rumların TMK’ya başvurusunu azaltmış olabilecektir. Mülkiyet yerinde duracak, yararlananlar azalacaktır.
Kıbrıs Rum basınındaki yorumlar bazen çok dayanaksız oluyor doğrusu. Akılcı yorumları ile tanıdığımız Politis gazetesi, önceki gün, bu konudaki gelişmelerin “Tatar ve KKTC üzerinde baskı yarattığını” yazdı. Nasıl bir baskı hayal ettiklerini anlayamadım doğrusu… Bu baskı sayesinde Tatar’ın görüşme masasına dönmek için ileri sürdüğü koşulları kaldıracağını düşünüyor olamazlar; olmamaları gerekir. Bu baskı, sadece ve sadece, “bugünkü durum çözümdür” diyen çözüm karşıtlarını güçlendirir ve bu da Tatar’ın işine gelir.
Politis, bu değerlendirmeyi, “elde ettiği bilgilere” dayandırmıştı zaten… Belli ki Hristodulidis yönetiminin arzularını yansıtmış.
Anlaşılan şudur ki, müzakereleri Crans Montana’da kaldığı yerden ve kaldığı şekilde sürdürerek zaman kazanmak, ikinci seçime bu şekilde girerek yeniden seçilmek hayalleri kuran Hristodulis, ne yapacağını iyice şaşırdı. Kıbrıslı Rum göçmenlerin desteğini alabilmek için onların mülkiyet haklarını daha da tehlikeye sokacak maceracı bir işe girişti.
Daima öyle olur… Zayıflayan liderler, böyle maceralara başvurarak sahte kahramanlığa soyunurlar. Bu amaçla savaş çıkaranlar bile olmuştur!
Nereden bakarsanız bakın, Rum Yönetimin bu yeni saldırısına başka bir anlam yükleyemezsiniz. Bu saldırı ne çözümü yakınlaştıracak, ne iki halk arasındaki ilişkileri iyileştirecek, ne de Kıbrıslı Rum göçmenlerin mülkiyet hakkına erişimini kolaylaştırmış olacaktır. Bu saldırı, sadece ve sadece, Hristodulis’e biraz daha Türk düşmanlığı yapma ve olanağı sağlayacak; diğer siyasi partileri kuyruğuna takabilmesi olanaklarını artıracaktır.
1974’ten bu yana tam 50 yıl geçti. Kim çözüm ister; kim mevcut statükonun devamından yanadır iyice karıştı… Ama ister Kıbrıslı Türk, isterse Kıbrıslı Rum olsun, bugünkü durumu çözüm saymayanların hiçbirinin Hristodulidis’in bu saldırısını hoş görmemesi gerekir. Bu saldırı, çözüm arayışlarına karşı yapılmış bir saldırıdır.
Hristodulidis’in çabasını boşa çıkarmak çözüm isteyenlerin görevidir!
Paylaş