Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon konusu, Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’de daha ziyade hamasetle ele alınıyor. Bu konu son zamanlarda iç siyasetin, bayrak üzerinden de çekişme alanı oldu.
Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Sayın Kudret Özersay; “Doğu Akdeniz’de sahada artık bir denge kuruldu“ dedi. Eğer gerçekten bu olmuşsa, o zaman hiç endişe etmemeniz gerekir. Evet, eskiye göre bu konuda askeri güç ile bir yer elde edildi. Ancak bunu denge kuruldu diye tanımlamak doğru değildir. Çünkü, 1974 sonrası oluşan dengenin, hala daha siyasi, hukuki ve diplomatik yanının karşılıklı kabul edilebilir bir antlaşma ile oluşmamasının dertlerini yaşıyoruz. Bu nedenle denge ifadesini kolayca kullanmamak gerekir. Denge; siyasi, diplomatik, hukuki ve ekonomik temelle taçlanır.
Bakın, Güneyde devlet ağırlığında DEFA şirketi var. Bu şirket, yıllardır doğal gazın Kıbrıs’ın iç elektrik üretiminde kullanımı için faaliyet gösteriyor. Özellikle Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon konusunun gündeme gelmesinin yol açtığı siyasi, ekonomik ve hukuki hareketlenme ile birlikte oluşan bilgi birikimlerinin üzerine, bu alandaki birikimleri, DEFA Şirketinin etkinliği ile ilave ettiler.
DEFA şirketi, doğal gazın ithali, depolanması konularında bir yatırım için düğmeye bastı. China Petroleum Pipeline Enginerring, AKTOR, MERTON gibi üç şirketin tekliflerini değerlendiriyor. Vasiloko’da kurulacak tesisle ilgili çalışmalar yapılıyor. Amaç, elektrik üretiminde doğal gaza geçmek.
Peki Kuzey Kıbrıs ‘ta, bu konuda “denge kuruldu” diye demeçler verenler ne yapıyor? Evet, bugün Kıbrıs Türk Toplumunun haklarını korumak için risk alan bir Türkiye var. TPAO; KKTC'nin verdiği ruhsat çerçevesinde TSK'nin askeri desteği ile hidrokarbon araması yapıyor.
Peki bu yapılırken neden, Kuzey Kıbrıs‘ta Kıbrıs Türk Toplumunun yönetiminde ve ağırlığında bir kamu şirketi kurulup, bu konunun odağı bu yapılmıyor? Bu şirket, neden TPAO ile gaz bulunursa bunun işletilmesi ve kazancının nasıl ele alınacağı konusunda antlaşma yapmıyor? Bu antlaşma temelinde neden bu şirket, diğer uluslararası şirketler ve Kıbrıs Rum partnerleri ile ilgili alanda temas ve girişim yapmıyor? Yani gaz konusunda ortaklaşma yollarının gezgini, buraların tanışı olmuyor.
Ayrıca elektrik üretim maliyetlerinden şikâyet ediliyor. Bu üstelik yalnız Kuzeyin derdi değildir. Peki neden bu Kuzeyde kurulacak hidrokarbon şirketi; “Doğu Akdeniz’deki gaz devreye girene kadar”, Kıbrıs ‘ta doğal gazın elektrik üretiminde kullanılması için yatırım ve girişim işine girmesin? Bu olana kadar neden bu şirket ve KIBTEK; Türkiye’deki BOTAŞ ile gaz depolama konusunu ele almasın? Hâlâ daha KIBTEK üzerine endek döndek ayak oyunları ile uğraşılacağına bu ele alınmalıdır. Kurulacak bu şirket; aynI zamanda Güneydeki muadiline, elektrik üretiminde doğal gazın ortaklaşa kullanımı konusunda ekonomik temelli girişim yapmalıdır.
Bakın, elektriğin Güneyle bağlanması iki tarafa da fayda sağladı. Fuel Oil temelli elektrik üretimi Kuzey ve Güney için çok pahalıdır. Bu yüzden elektrik üretiminde doğal gaza geçmek, iki taraf için çok gereklidir. Bu ele alınmalıdır. Ortak fayda, barışa katkı yapar.
Bunun için Kuzeyde kamu merkezli doğal gaz şirketi kurulmalı. Bu, Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin ve doğal gazın elektrik üretiminde kullanılması olgusunun merkezi olmalıdır. Bu doğum gerçekleşmelidir.
“Denge kuruldu” deyip, askeri güç üzerinden rehavete girmek hatadır. Zor olan siyasi, diplomatik, hukuki, ekonomik alanda yaratıcı olmaktır. BM, AB temelinde olmaktır. Bir an evvel kamu merkezli bu şirket kurulmalı ve onun üzerinden gereken yapılmalıdır. Yani hakkını korumak için elden gelenin yapıldığı söylenilen hak sahibi; öne çıkmalıdır.
Verdiği ruhsat ile çıkılan yolda, onu verenin özne olması, evrensel inandırıcılığın temelidir. Denge, vasinin üzerinden değil, onun desteği ile esas sahibin üzerinden kurulur.
DEFA, KIB-TEK ve bir doğum
Paylaş