Tüm Türkiye halkına geçmiş olsun. Türkiye’de Elazığ'ın Sivrice ilçesinde 6,8 büyüklüğünde meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Yeryüzünde her yıl binlerce deprem olduğu tahmin ediliyor. Bunların büyük bir bölümü insanlar tarafından fark edilmeyecek kadar hafif şiddette olur. Bu tür depremler ancak sismometre (depremölçer) denilen duyarlı aygıtlar tarafından saptanabilir. Saptanan veriler Richter ölçeğinde değerlendirilir. Richter ölçeğine göre; deprem sarsıntıları 1 ile 10 arasında değerlendirilir. Richter ölçeğinin rakamsal değeri küçük görünse de etkileri büyük olmaktadır.
1 ile 3 arası insanlar tarafından pek hissedilmezken, 4 ve daha büyük depremler insanlar tarafından kolayca hissedile bilinmektedir. Elazığ’da meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki depremi anlayabilmemiz için Richter ölçeğindeki açıklamasına bakmalıyız. Richter ölçeğine göre 6,8 büyüklüğündeki bir deprem;
• Korku ve paniğe neden olur.
• Hareket vaziyetindeki araba içinde hissedilebilir.
• Kötü inşa edilmiş binalarda büyük hasarlar meydana gelir.
• Duvarlarda çatlamalar olur.
• Merkez üssü ile 160 km içindeki binalarda hasarlar oluşur ve çökmeler meydana gelir.
• Yaralanmalar ve ölümler olur.
• Sahil kenarlarında tsunami olabilir.
Deprem, yer aldığı coğrafyada oluşturduğu yapısal yıkımın yanı sıra insanların yaşamlarını derinden sarsma ve ciddi psikolojik etkiler yaratma gücüne sahip bir doğa felaketidir. Deprem, kişinin yaşamını can, mal ve anlam boyutlarında tehdit eden önemli bir stres unsuru olduğundan, tepki olarak ciddi psikolojik, sosyal uyum ve performans sorunları yaratmaktadır.
Deprem sonrası yardım ve kurtarma çalışmaları büyük ölçüde yaşam kurtarma, canlıların rehabilitasyonu, bina ve alt yapı hizmetlerinin onarılmasına yöneliktir. Oysa deprem, fiziksel yıkım ve ölüme yol açmanın yanı sıra yaşamda kalanlar için ciddi psikolojik sorunlar yaratabilen bir doğal felaketidir. Deprem herkes için stres sayılan bir durumdur. Böyle bir durumda insanlar benzer duygu-düşünce ve davranış kalıplarında tepkiler verirler. Bu tepkiler depremin şiddetine, türüne, önceden hazırlıklı olup olunmamasına, olayın çıkış biçimine, bireyin kişilik yapısına bağlı tepkilerdir.
Depremleri önlemek olanak dışıdır. Ancak günümüzde bilinçli ve etkili yöntemler ile deprem hasarlarının azaltılması mümkün olmaktadır. Depremler ile yaşamak zorunda olan ülkelerde bu doğrultuda büyük çabalar gösterildiği ve başarılı sonuçlar alındığı bilinmektedir. Bu çabalardan birisi, deprem olasılığının çok yüksek olduğu fay kuşaklarında doğadaki değişimleri belirleyerek izlemek ve depremlerin öncüsü olarak yorumlayıp önceden haber alınabilmesini başarmaktır.
Türkiye gibi Kıbrıs coğrafyası da deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır. Coğrafyamızdaki insanların deprem konusunda bilinçlendirilmesi, bedensel ve psikolojik etkilere yönelik kendi kendine ve yakınlarına yardım konusunda eğitilmesi, gerekli durumlarda profesyonel destek olanaklarından yararlanabilmesi, toplum sağlığı açısından, en az yapıların imarı kadar önem taşımaktadır. Daha önemlisi yerbilimleri ile ilgili veri sisteminin oluşturulması, yaşanacak felaketin ve acıların boyutunu da azaltacaktır.
Türkiye’nin acılarının bir an önce dinmesini ümit eder, acil şifalar dilerim.
Bilgi, felaketin şiddetini ve dahası acıları azaltır
Paylaş