Artık iyice belli oldu. Hristodulidis, yalan söylüyor ve bu yalanları ile Kıbrıs sorununun ele alınmasını sağlayabilecek yöntemleri ve olasılıkları yok ediyor. Yalanları amaçlıdır; bilerek ve isteyerek yapıyor!
Hatırlayın; 20 Temmuz kınama ve kutlama törenleri beklenenden iyi geçmişti. Kınama etkinliklerine ilk kez katılan Yunanistan Başbakanı Mitsotakis saldırgan bir dil kullanmamış; Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan KKTC’de planlanandan erken ayrılmış ve konuşmasına da dikkat etmişti.
Erdoğan en önemli sözü ise geri dönüş uçağında söyledi: “Her iki tarafın masaya eşit oturup eşit kalktığı bir denklem kurulmadan yeni bir müzakere sürecinin başlamasını açıkçası mümkün görmüyoruz.” Bunu sadece Erdoğan söylemiyor zaten. Tatar’ın masadan kaçmaması gerektiğini ısrarla vurgulayan CTP Genel Başkanı Erhüman bile “ucu açık görüşme istemediklerini” belirterek uzlaşmazlık halinde masadan nasıl kalkılacağının görüşmeler başlamadan belirlenmesini istiyor.
Gerek Mitsotakis’in tutumu; gerekse Türk tarafının görüşmelere yeniden başlamasına ilişkin çekinceleri BM Genel Sekreteri Guterres ile kişisel temsilcisi Holguin’i etkilediğini sanıyorum. Durum sıkışık ama bu sıkışıklık aşılamaz değil!
Holguin, sıkışıklığın aşılması için Rum tarafının veya Hristodulidis’in de yapması gereken şeyler olduğunu söyledi ve yazdı. Hristodulidis’in ezberi böyle bozuldu. “Görüşmeleri Crans Montana’da kaldığı yerden devam ettirelim” diyerek bu dönemi atlatacağını, görüşme olmamasının suçunu Türk tarafına yıkarak Rum seçmeni yanında tutmayı becereceğini düşünüyordu; olmadı! Görüşme olabilmesi için kendisinin de yapması gereken şeyler olacağını seziyor artık.
Şimdi, meslekten diplomat olmasının kendisine kazandırdığı bazı özellikleri kullanarak aynı tutumu sürdürmeyi; BM’nin kurmaya çalıştığı oyunu bozmayı deniyor. Guterres ve Holguin’in yeni bir oyun kurma çabalarını sabote etmenin en kolay yolu, bu çabaları zamanından önce kamuoyuna duyurmak, Tatar’ın fevri çıkışlarına zemin hazırlamak ve sonra bu fevri çıkışları kullanmak değil mi? O da öyle yapıyor!
Cumartesi günü, 13 Ağustos’ta üçlü görüşme yapılması için davet geldiğini söyledi. Tatar, böyle bir davet gelmediğini ve gelse bile katılmayacağını duyurdu. Şimdi, davet gelmediği kesinleşti ama Hristodulidis, yalanının unutulmasını ve Tatar’ın reddedişinin konuşulmasını istiyor.
Tatar’ın tutum değiştirmesini sağlayacak girişimleri yapmadan, olmayan bir daveti varmış gibi kamuoyuna duyurmak Tatar’ı tuzağa düşürmek değildir. Bu, kurulmaya çalışılan oyunu bozmak, oyun kuruculara zorluk çıkarmak demektir.
Guterres ile Holguin’in oyun planı şimdilik bile olsa bozulmuştur. Rum Sözcüsü Letimbiotis, “İsteklerinin kabul edilmesi dışında başka bir şeye yer bırakmayan Tatar’ın reddedişi koşulları altında BM Genel Sekreteri’nden davet geleceğini düşünmenin çok zor olduğunu” söylemeye başlamıştır.
Hristodulidis rahatlamış olmalıdır!
Şimdilik!
Hristodulidis, Tatar’ı redci pozisyonda tutmak için tuzaklar kuruyor; böylece kendi tutumu da görünür hale geliyor…