Ülkemizde ise özellikle çiftçiler ve hayvancılar ciddi sıkıntılar yaşadı...
Dövizdeki yükseliş, borçlu insanların tümünü olumsuz yönde etkiledi...
Siyasette istikrar sağlanamadı...
Maddi ve manevi açıdan tek destekçimiz olan Türkiye’deki olumsuzlukları da endişeyle izledik...
Mülteci sorunu ve terör şiddetinin artması...
Altı ay içinde halkın 2 kez sandık başına gitmesi...
Suriye’deki savaşın etkileri...
Rus uçağının düşürülmesi ve buna bağlı olarak iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin askıya alınması, geçtiğimiz yılın en önemli olayları arasında yer aldı...
Yeni bir yıla adım atarken, Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi yönündeki gelişmelerin hız kazanacağını görebiliyoruz...
Buna paralel olarak Kıbrıs sorununun çözümü yönünde çok ağır baskılarla karşılaşacağımızı, bu anlamda ciddi tavizlere zorlanacağımızı da biliyoruz...
Annan Planı’na “evet” dediğimiz halde ambargo altında tutulduğumuza göre; olası ikinci bir referandumda bizden “hayır” oyu çıkarsa, o zaman ne tür baskıların gelebileceğini de tahmin edebiliyoruz...
Önemli olan ortaya çıkacak yeni planın, Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilebilecek bir içeriğe sahip olması ve ikinci bir “evet”in çıkmasıdır...
Kabul edilebilecek bir plandan söz ederken; güvenlik ve garantilerle ilgili hassasiyetimiz ve mülkiyet konusunun önemini bir kez daha vurgulamakta fayda vardır...
Türkiyesiz olmaz
Kıbrıs’ın 1960’tan itibaren 3 garantör ülkesi vardır...
Bunlardan 2 tanesi AB üyesidir...
Ama Türkiye AB üyesi değildir...
Öyleyse; yeni bir devletin AB tarafından garanti edilmesi bizim için yeterli değildir...
Anayasa ortadan kaldırılmadığı ve yeni terör olayları yaşanmadığı sürece, Kıbrıs’ta nüfus açısından çoğunlukta olan Rumların hehangi bir saldırıya maruz kalması mümkün değildir...
Yani Türkiye’nin durup, dururken kendilerine saldıracağı yalanına sarılarak farklı güvenlik senaryoları üzerinde durmaları mantıklı değildir...
Türkiye AB üyesi oluncaya kadar, garanti sistemi şimdiki şekliyle devam etmelidir...
AB üyesi olması halinde ise, garantiler konusu yeniden ele alınabilir...
Ama şimdiki şartlarda, Kıbrıslı Türklerin, Türkiye garantisinden vazgeçmesi beklenmemelidir...
Hiç kimse bu konuda Türkiye ve KKTC yönetimlerini baskı altına almamalıdır...
İkinci hayati konu ise mülkiyettir...
Kıbrıslı Türkleri yeniden göçmen durumuna düşürmek ve iki bölgeliliği sulandırmak yerine; mülkiyet sorunu öncelikle ‘takas’ ve tazminat’ yöntemiyle çözümlenmelidir...
Bu konuda önceliğin mülk sahibine verilmesi halinde, iki bölgelilik o anda bertaraf edilmiş olur...
Rumların ana hedefi de zaten budur...
Toplumu kim hazırlayacak
Buraya kadar yazdıklarımız, son zamanlarda sık sık tekrarladığımız görüşlerdir...
Kıbrıslı Türkler açısından hayati önem taşıyan bu konuları bundan sonra da gündemde tutmaya devam edeceğiz...
Evet; bu adada artık kalıcı bir çözüm istiyoruz...
Ama ortaya çıkacak çözüm şeklinin Kıbrıslı Türkleri kısa sürede savunmasız bırakacak ve göçe zorlayacak bir içerikte olmasını da kabul edemeyiz...
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar 41 yıldan fazla bir süreyi savaşsız geçirdi...
Bu süre zarfında kimsenin burnu kanamadı...
Toplu katliamlar yaşanmadı...
Bunu sadece biz söylemiyoruz...
Kıbrısla yakından ilgilenen tüm ülkeler, özellikle de Birleşmiş Milletler örgütü bu gerçekleri çok iyi biliyor...
Farklı düşüncede olanlar, arşivleri geriye doğru çevirip bakabilirler...
Önce 1963-1974 dönemine, sonra da 1974’ten bugüne kadar olan süreye baksınlar...
O zaman hangi dönemin savaşsız, kazasız ve belasız olduğunu daha net bir şekilde görebilirler...
Bizler bu ülkede bir daha savaşların olmasını ve kan akıtılmasını istemiyoruz...
İnsanların can ve mal kaybına uğramalarını da istemiyoruz...
AB üyesi bir ülkede insan haklarını ayaklar altına alan ırkçı yaklaşımları şiddetle reddediyoruz...
Bizde askeri kamplarda eğitim gören ve siyasallaşma hakkı kazanan herhangi bir terör örgütü yoktur...
Ama Rumlarda vardır...
Bizdeki eğitim sisteminde Rum düşmanlığı aşılayan müfredat yoktur...
Ama Rum okullarında vardır...
Güvenlik konusundaki hassasiyetimizin temelinde bunlar vardır...
Kıbrıslı Türkler; önümüzdeki günlerde yoğunlaşacak olan müzare sürecinde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın masadaki pozisyonunu güçlendirecek eylemleri gündemine almalıdır...
Teslimiyetçi bir pozisyon almak ve çaresizlik içinde beklemek yerine; haklarımızın korunması için sesimizi yükseltmeliyiz...
İleride dizlerimizi dövmek istemiyorsak...
Haklı taleplerimizi kabul ettirecek adımları atmalıyız...
Sevgi, saygı ve anlayış
Yeni yılın ilk gününde farklı konuları ve olumlu beklentileri gündeme getirebilseydik ne iyi olurdu...
Ama, gerçekler karşımızda duruyor...
Ocak ve Şubat aylarında yoğunlaşacak olan müzakerelerde al-ver süreci başlayacak...
Özellikle iade edilecek bölgelerden binlerce insanımızın yeniden göç etmesi gündeme gelecek...
Kolay birşey değildir...
Tam 42 yıl oturduğunuz bir evi ve iş yaptığınız bir bölgeyi terk etmek zorunda kalacaksınız...
Yeni bir bölgeye gittiğiniz zaman sıfırdan hayata başlayacaksınız...
Büyük ülkeler için 50, ya da 60 bin kişinin evini terk etmesi veya işsiz kalması hiç sorun değildir...
Ama bizim gibi küçük ülkelerde büyük sorundur...
İşte o nedenle, sadece kazanma üzerine hesaplar yapmak yerine, kaybedecekleri de düşünerek hareket etmemizde ve ortak çıkarlar üzerinde durmamızda fayda vardır...
Dargınlıkları, kıskançlıkları, eğer varsa nefret duygularını ve yılların ‘hazırı tüketme’ alışkanlıklarını bir kenara bırakıp, daha çok çalışarak kazanmanın yollarını bulmalıyız...
Diyalog sizin sesiniz
Yeni yılın ilk gününde; Diyalog Medya Grubu olarak, daha güzel günler için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da canla, başla çalışacağımızı ve sizlerin sesi olmaya devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz....
Tarafsız, araştırmacı haberlerimizle tüm ilgilileri uyarıcı yayınlarımızı sürdüreceğiz...
Bizlere güven duyarak, Diyalog gazetesini iki yıl gibi kısa bir sürede zirveye taşıyan sizlersiniz...
Diyalog gazetesi dün saat 12.00 raddelerinde ada genelindeki bayilerin yüzde 90’ında tükenmiş durumdaydı...
Bu başarıyı Diyalog ailesinin yorulmak bilmeyen çalışması, üretmesi ve sizlere güven vermesi sayesinde yakaladığımızı biliyoruz...
Yeni yılda yine sizlerden alacağımız güçle yükselişimizi sürdürmek için hiç durmadan çalışacak ve haber üreteceğiz...
Gerek iç, gerekse dış konularda sizleri en doğru şekilde aydınlatmaya devam edeceğiz...
Diyalog sizin sesiniz, sizin eserinizdir...
Yeni hedeflere birlikte yürüyeceğiz...
Sağlık ve mutluluk dileklerimizi sunuyor, başarılı bir yıl diliyoruz...