Türkiye’de faizler yüzde 50 seviyesine yükseltildi…
Merkez Bankası’nın dünkü kararının açıklanmasından sonra dövizde bir miktar düşüş görülse de, bunun kalıcı olmayacağını tahmin etmek zor değildir…
Ocak ayı başında bir dolar 29.7 TL seviyesindeydi…
Aradan 3 ay bile geçmeden 32’nin üzerine çıktı…
Gelinen noktada hem TL faizlerinin yükselmesi, hem doların değer kazanması nedeniyle fiyat artışları devam edecek, dar ve sabit gelirli vatandaşlar açısından yaşam daha da zorlaşacak…
Paranın yönetimi doğal olarak Türkiye’nin elindedir…
KKTC’nin bu konuda yapabileceği bir şey yoktur…
Ancak pahalılığı önleyebilmek amacıyla Güney Kıbrıs’ın yaptığı gibi bazı zorunlu tüketim malzemelerinde Stopajı ve KDV’yi sıfırlayabilirler…
Ama bunu yaptıktan sonra KDV oranına paralel fiyat düşüşünün tüketiciye yansıtılıp yansıtılmadığı kontrol edilmelidir…
Örneğin çocuk bezi, bebek sütü gibi önemli ihtiyaç maddelerinin yüzde 16 olan KDV oranı bir süre önce sıfırlandığı halde, bunun marketlerdeki fiyatlara yansıtılmaması resmen hırsızlıktır…
Hükümetin bu tür hırsızlıkları önlemesi gerekiyor…
Bir başka önemli nokta ise, ülkeye varlıklı yatırımcı çekmektir…
Fabrika veya turistik tesis tek seçenek değildir…
Mülk satışları da bir çeşit yatırımdır…
Buradan mülk alanlardan elde edilen tapu harçları devletin en önemli gelir kalemlerinden diridir…
Güneyden gelen Rumlara akaryakıt satışında elde edilen gelirler de oldukça yüksektir…
Her 100 liralık akaryakıt satışında 30 lirası maliyenin kasasına giriyor…
İşte o yüzden “daha çok kapı, daha çok geçiş” diyoruz…
Şahıslar devletten daha zengin
Niyet olması halinde, Kıbrıs’ın kuzeyinde ekonomiyi güçlendirmek ve halkımıza daha huzurlu bir yaşam ortamı sağlamak zor değildir…
Kabul etmeliyiz ki; Kıbrıs’ın kuzeyinde, güneyden ‘daha sosyetik’ bir yaşam vardır...
Nüfusa göre daha çok Mercedes, daha çok BMW, daha çok Jeep, daha çok villa, daha çok yüzme havuzu, daha çok eğlence, daha çok gezi...
Bu sadece özel yaşamda değil, iki tarafın devlet kurumlarındaki uygulamalarda da böyledir...
Rumlarda Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Bakanların dışında makam aracı kullanan yoktur...
Resmi Hizmet Aracı hiç yoktur...
Peki devletin işlerini nasıl yapıyorlar?..
Gerek duyulması halinde görevlendirilen memur kendi aracını kullanıyor ve ‘sadece benzin parası’ ödeniyor...
Kuzey Kıbrıs’ta ise 4 bin dolayında Resmi Hizmet Aracı vardır...
Bunların çoğu ‘üst kademe yönetiminin’ özel işlerini halletmek için kullanılıyor...
Bakanın en yakınındaki ‘üst kademe yöneticileri’ partinin en önemli isimleridir...
O nedenle bakanlar makam aracı kullanıyorsa, üst kademe de kullanacak!..
Ve bu savurganlık yıllarca devam edecek…
Devlet ‘araç alımı’, yakıt, ruhsat, sigorta için milyonlarca lira ödeyecek…
Tehlike arz eden yollara yama yapacak, paranın bulunamadığını belirtecek…
Böylesi bir tutarsızlık kabul edilemez…
Yeni bir zihniyete ve düzene ihtiyacımız vardır…
Az cesaretle bunu başarabiliriz…
Naban gardas mr muhipyan laga luga ama calismak uretmek mirasyedilikten vazgecmek nerde sizi gidi agustos bocekleri sizi