banner564

Yol gösterici ve birleştirici olmak

Çocukluğumuzda en önemli eğlencemiz sinemalardı…
Film başladığı anda salondaki ışıklar sönerdi…
Bir dakika geç kalana ise elinde fener tutan teşrifatçılar eşlik ederdi…
“Burası boş oturabilirsiniz” deyip, koltuk gösterirlerdi…
Yol göstericilik hayatın her alanında gereklidir…
Çocuğunuza bazı durumlarda nasıl davranacağını, kendini nasıl koruyacağını anne-babalar anlatırdı…
Yaşı ilerlese de her çocuğun yol gösterici anne ve babaya ihtiyacı vardır…
Bizim gibi küçük toplumlarda anne ve babanın, hatta öğretmenin yaptıklarını, siyasi yaşamda ‘üst düzeydeki’ devlet görevlilerin de yapması son derece önemlidir…
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, kurum yöneticisi, gerektiği zamanlarda yol göstermelidir…
Toplumun ihtiyaçlarını tespit eden, moral dopingi yapan, cesaretlendiren ve güven veren bir yönetim anlayışı en fazla bizler için gereklidir…
Bu konuyu ele almakta çok geç kaldığımızı da biliyoruz…
Barış Harekâtı öncesinde Kıbrıslı Türkler çok büyük acılar çekmişti…
Binlerce insan silah zoruyla evini, işini, köyünü terk etmişti…
İki toplumlu ortak devletin Türk çalışanları, Rum yöneticilerin ‘uyarıları’ üzerine işlerini terk etmek zorunda kalmışlardı…
Hiç kimse bunu inkâr edemez…
Babalarımızın anlattıkları her zaman kulaklarımızda çınlıyor…
“Re Hüseyin bizimkiler size saldıracak onun için artık işe gelme” diyerek, Kıbrıslı Türkleri kamu görevinden uzaklaştırdıkları zaman, çok sayıda insan açlık ve fakirlik çekmeye başlamıştı…
Türk Yönetimi’nin olanakları nispetinde işe girenlere ayda 30 Kıbrıs Lirası maaş bağlanmıştı…
Yetse de, yetmese de bu maaşla geçineceksiniz…
Geçinmekte zorlananlara yardım edenler olurdu…
Yardımlaşma ruhumuz kuvvetliydi…
Türkiye’nin tüm bayramlarını büyük bir coşku içinde kutlardık…
İnsanları mutlu edebilmek için, az sayıdaki özel şirketlerimizin iş araçları da geçit törenlerine katılır, vatandaşlara hediye dağıtırdı…
Çocukluk yıllarımızda iş araçlarının arkasından koşar, dağıtılan küçük hediyelerle mutlu olurduk…

Sonrasında ne oldu?

Ne var ki; 1974 sonrasında hayal bile edemediğimiz büyük bir bolluk içine girdikten sonra, dayanışma ruhumuzu da yitirmeye başladık…
Geçmişte 3-5 tane şirketimizin başarıyla yürüttüğü kampanyaları, şimdi milyarlık ciro sahibi yüzlerce şirketimiz yapamıyorsa, burada neyin yanlış olduğunu araştırmak, tespit yapmak ve önlem almak zorundayız…
Özellikle ünlü markaların ithalatçılarına, ilgili firmalar tarafından ‘promosyon amaçlı’ gönderilen ürünler vardır…
Hiç olmazsa önemli günlerde söz konusu firma araçlarının törenlere katılımını sağlamak suretiyle, bu ürünlerin Ramazan veya bayram hediyesi olarak dağıtılması için ‘yol göstericiye’ kesinlikle ihtiyaç vardır…
Çağıracak ve rica edecek…
“Arkadaş, kazandıklarımızı paylaşmasını da bileceğiz… Hiç olmazsa promosyon maksatlı gönderilen ürünleri satmayın da vatandaşlara bayram hediyesi olarak dağıtın” diyecek ve bunu yapması halinde plaketle ödüllendirileceğini söyleyecek…
Bunu başarmak, törenlere katlımı da teşvik edecek…
Törenlere katılmak ise tarihimizi yaşamak, başardıklarımızla gururlanmak,  günün anlam ve önemini anlamak açısından çok önemlidir… 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 9 ay Önce

Gelecek olmayan ve Yolsuzluk Sahtekarlık Kötü yönetimin olduğu bir Ülkede Fakirimiz veya Zenginimiz gemisini kurtaran Kaptan misali Bireyselleşmeyecek de ne yapacak yani ?
Yönetim ile ve Bakımsızlıktan dökülen Ülkemizde
Zenginimiz veya Fakirimiz mutlumudur yani ?
40 yılda var olanı yok etmekten başka ne yapabildik ki ? Batırılmayın Sektör bırakmadık Ülkemizi Turist dolduran KTHY ile ne Eko Turizm , Sağlık Turizm , Doğa Turizm , Kumsal ve Deniz Turizm dedik hepsini yerle bir ettik ! Eğitim ve Üretim Sektörlerimizin bugün can çekiştiği KKTC’de Şişirdiğimiz elimizde son kalan İnşaat Sektörünün de elimizde patlayacağı günlere amak kaldı ? Milli gelirimizin yarı yarıya düştüğü ve yaşam Standartlarımızın her geçen gün gerilediği Bu Ülkede Gençlerimize nasıl bir gelecek sunabiliriz ki bilen var mı ?
Balık Baştan Kokar diye bir Atasözümüz vardır !!

Öz
Öz - 9 ay Önce

Az gelişmiş toplumlarda, vergi verme ile bağlantılı bir yurttaşlık bilinci pek yoktur. Zengini fakiri hepsi devletten geçinir ama iş vergi vermeye gelince her türlü istisnaya rağmen vergi vermez. Toplanamayacağı bilinmesine rağmen, böyle ülkelerde vergi oranları çok yüksek, vergi mevzuatı da çok karmaşık olur. Netice olarak vergiler, tamamen özel sektör çalışanlarından ve dolaylı vergilerden hiç de adil olmayan bir şekilde toplanır. Vergi vermeyen toplumlarda bir İANE KÜLTÜRÜ ve Sadaka anlayışı gelişir. Özellikle seçimler öncesi, kömür, makarna, kahve dağıtımı buna örnektir. Bu toplumun her kesimine yayılmış olduğundan, yurttaşlar, bahşiş, promosyon adı altında başlayan, giderek rüşvete evrilen anlayışı normal kabul eder. Bir makam sahibi, aldığı hediyeyi, işin olağan akışı kabul eder. Durum giderek öyle bir hal alır ki, hediye, bahşiş, promosyon, adı ne konursa konsun, bir hak olarak görülmeye, vermeyene karşı öfke unsuru olmaya dönüşür.Ülkenin sosyal sorunları, sosyal adaletle değil, iane kültürü ile çözülmeye çalışılır. Yani vergi verme, sadaka ver anlayışı geçerli olur. Gelelim Eşit egemen devlete. Eşit egemen devlet öyle bir çürümüşlük ve yolsuzluğa batmış ki, yönetenler ülkeyi değil vergi vermek, sadaka veya iane dahi vermeyen ender bir ülke yapmışlardır.

Turkish Power
Turkish Power - 9 ay Önce

Beles mama azalan gumruksuz mersedesci mr oz ve muhipyan aglamaya devam sokacaksiniz elinizi tasin altina gecti gecinme gunleri

Hasan Nuri
Hasan Nuri - 9 ay Önce

Sayın Turkish Powerless bey , KKTCnin getirildiği noktada Elinizi taşın altına değil de Demirin altına soksanız ne yarar çürümüşlüğün gövdeyi alıp gittiği KKTC’de Kesip atmaktan başka ne yarar ??
Bir £ Sterlinin 50 TL’ye merdiven dayadığı Ülkemizde ise başımızı dizimizi döveceğimiz günler yakındır . Etme Bulma Dünyasına Hoş Geldiniz !

banner608

banner474