banner564

Yeşil lastik ve lağım banyosu

Cumartesi günü başlayan rüzgarlı hava dün de devam etti...

   Böylece  ‘toprak diyetli’ bir gün daha geçirmiş olduk...

   Nefes alışımızda toprak...

   Mangaldaki etlerin üzerinde toprak...

   İpe serilen çamaşırların üzerinde toprak...

   Afiyetle yedik...

   Ülkenin her yanı kum, çakıl, pis kağıt parçaları ve naylon poşetlerle kaplı olduğu için, hafif rüzgar estiği zamanlarda bunlar etrafa yayılıyor...

   Sonra bir şekilde mikroplar vücudumuza giriyor...

   Ve insanlar son günlerde kusma, ishal şikayetleriyle bir doktordan, ötekine koşuyor...

 

Gülme komşuna, gelir başına

   Benzeri bir durum dört gün önce benim başıma da geldi...

   Akşam yemeğine hazırlanırken mideden acılar gelmeye başladı...

   Sonrası malum...

   Kan, ter içinde geçen bir gece...

   Ertesi gün doktor ve üç çeşit ilaç...

   Doktora “nedir bu durum?” diye sorduğumda “havadaki virüs” dedi...

   Havadaki virüs mü?..

   Evet aynen öyle...

 

Nasıl olmaz ki?..

   Doktora, işyerimizi anlattım...

   Bir akşam, kanalizasyon boruları patlamış, medya grubumuzun bulunduğu Lefkoşa’nın Organize Sanayi Bölgesi pis lağım sularıyla örtülmüştü...

   Sabah olduğunda belediye ekipleri sorunu çözüp gitti...

   Ama pis su atıkları yolların üzerinde kaldı...

   Böylesi bir havayı soluduğunuzda hasta olmaz mısınız?..

   Elbette olursunuz...

   Ne var ki; lağım suları sadece Lefkoşa’daki organize sanayi bölgesinin sorunu değildir...

   Hala binlerce konut kanalizasyon hattına bağlanmadı...

   Vidanjörler hala on binlerce ton insan dışkısını dere yataklarına bırakıyor...

   Ve biz ‘yüksek eğitimli Kıbrıslılar’ böylesi bir ülkede ‘sağlıklı yaşamaktan’ söz ediyoruz!..

 

Cenneti cehennem yapmak

   Her fırsatta ‘cennet gibi bir ülkede yaşadığımızı’ söyler dururuz...

   Cennet diye birşey kaldı mı?..

   Beşparmaklar oyuldu, ağlayacağımız yerde bunu savunuyoruz...

   Kanalizasyon meselesini yüzümüze, gözümüze bulaştırdık, içinden çıkamıyoruz...

   Etrafı kirletenlere ceza veremiyoruz...

   Yerleşim bölgelerinde atıl duran kum ve çakılları kaldıracak bir sistem geliştiremiyoruz...

   Evinin önüne çöp bidonu almayıp, pislikleri bakkal poşetiyle sokak ortasına fırlatanlara tebessüm ediyoruz...

   Lütfen bu seçim bir oy verir misiniz beyefendi?..

   Hay hay efendim...

   Siz, ceza yazmayın, biz oy verelim...

 

Ve yeşil lastik olayı

 

   Şimdi gel de böylesi bir ülkede ‘yeşil lastik’ arayışlarından söz et!...

   Etsen n’olacak, etmesen  n’olacak?..

   Hani “senin için anneciğim” diyerek her fırsatta Avrupa’dan söz ediyoruz ya...

   Avrupa’nın gözde ülkelerinden Lüksemburg’da ‘yeşil lastik’ çalışması başlatıldı...

   Çok sayıda uzman; otomobil lastiklerini siyahtan, yeşile çevirmek için kafa yoruyor...

   Ve önümüzdeki 3 yıl içinde bu çalışmaların tamamlanacağı belirtiliyor...

   Ondan sonra avrupa yollarında ‘kara lastikli’ otomobil göremeyeceksiniz...

   İşte Avrupa bunlarla uğraşıyor!..

   Bizler; yollara, kaldırımlara dökülen ve yıllarca kaldırılmayan kum ve çakıllardan, kanalizasyon atıklarının içinde yüzmekten kurtulamıyoruz...

   Onlar otomobil lastiklerini bile yeşile çevirmeyi konuşuyor...

 

Nerede şahinlerimiz?

   Bilirsiniz, zaman zaman ortaya ‘şahinler’ çıkar...

   Kendilerini ve yandaşlarını korumak için yasa tasarısı hazırladıkları zaman, anında bir avrupa ülkesinin arkasına saklanırlar...

   “İsviçre’de şöyle, Danimarka’da böyle...” derler...

   Müthiş araştırma sonuçlarından örnek verirler...

   İşte şu an yeniden mide bulantılarım başladı...

   Artık bu sözleri kaldıramıyoruz değil mi?..

   Yeter artık kardeşim...

    İşine geldiğinde İsviçre’den, Danimarka’dan söz ediyorsun da, yıllarca atıl vaziyette duran kent içindeki inşaat atıklarını niye kaldıramıyorsun?..

    Niye Lüksemburg’taki yeşil lastik olayuından söz etmiyorsun?..

    Rüzgar estiğinde toprak yutmadan yaşamak istiyoruz artık...

    Bizleri lağımdan kurtatacak kahramanlar arıyoruz!..

    Giyin çizmeleri, çıkın sokağa...

    Bakın neler oluyor bu cennet vatanda!!!

    Mutluysanız başınızı dik tutun...

   Değilseniz artık hiç konuşmayın!..

 

 

YORUM EKLE

banner471

banner473