Macaristan’da Nisan ayı başında gerçekleşen seçimleri, birleşik Muhalefet blokuna karşı kazanan Sayın Victor Orban h0kümetini kurdu. Ama Bakanlar Kurulu listesini yayınlar yayınlamaz, Ukrayna savaşını gerekçe göstererek Olağanüstü Hal ilan etti. Macaristan Anayasası Olağanüstü Hal ile ülkenin Kanun Hükmündeki Yasalarla yönetilmesine imkan veriyor. Yani Yasama Organı devre dışı. 
Halbuki seçimler bir ay önce yapılmış ve enflasyon ile diğer ekonomik sorunlar biliniyordu… Ancak seçimde Sayın Victor Orban; AB’nin alınmasını önerdiği tedbirleri değil, popülist söylemlerle insanlara bol vaatler verdi. “Bu bizim işimiz” diyerek, milliyetçi sosla bezenmiş bir kampanya ile seçimleri kazanmıştı. Yani seçimlerde yaşanan ekonomik krizi, yabancılara endeksleyerek, duygulara oynayarak oy aldı. Fakat artık iş başında. Yani seçimlerde söylediklerinin tam tersini yapacak. Dolayısı ile seçim sonrası Olağanüstü Hal ilan ederek Meclisi devre dışı bırakacak adımı attı. 
Biz de benzerini yaşıyoruz. Geçen seçimlerde halka, gerçekleri anlatmadan, “iktidar bizim işimiz” diyerek seçime bol vaatli bir kampanya ile giren. Ekonomik sorunları da Türkiye sevgisini istismar ederek, kaynağı oradan alacağı masalı ile seçimlerde destek alan UBP, YDP, DP Koalisyonu seçim sonrası yine hükümet oldu. Ama seçim bitince, ne yapacağını şaşırdı. Sonra Türkiye ile Protokol imzaladı. Halk paranın oluk oluk akacağı beklentisine girdi. Sonra imzaladıkları Protokolü yayınlamadılar. Haftalar sonra yayınlandı. Yayınlanınca onlar da şokları yaşadı. Çünkü yaşadığımız ekonomik çıkmaza dönük çare yok. Ama Protokol, hak ve özgürlükleri kısma talepleri ile dolu.
Üstelik seçimlerden bol vaat ve yaşadığımız sorunları inkar ederek çıkan UBP’nin şimdiki Başbakanı Sayın Üstel; Meclis Kürsüsünden, “ekonominin çarkları dönmüyor, ülkede açlık tehlikesi var” dedi. Bu Sayın Sucuoğlu’nun, Sayın Saner ile Sayın Tatar’ın zamanında da vardı. Şimdi derinleşti. Seçim döneminde vardı. Peki şimdi. Protokol; Memleket Yönetiminin daha etkin olması için tedbir öngörüyor. Bu ifadeyi kimisi, Anayasanın değiştirilip, Başkanlık modeli tavsiye edildiğini ifade ediyor. Belki orta vadede bu niyet olabilir. Ama hemen şimdi değil. Peki bu ne? Unutmayın, Pandemiyi ve ekonomik krizi mahana gösterip üç yılda üç Başbakan; Sayın Tatar, Sayın Saner ve Sayın Sucuoğlu Başkanlığındaki UBP, DP, YDP Koalisyonu memleketi, 78’den fazla Yasa Gücünde Kararname ile yönetti. Şimdi, Sayın Üstel’in Başkanlığında kurulan aynı hükümetin, Güvenoyu alır almaz ilk icraatı, Yasa Gücünde Kararname çıkartmak oldu. Yani yönetmeyi, Meclisi atlayarak, yapmak niyetini ortaya koydu. Yani etkin yönetme dedikleri şey, Yasamayı atlama. Bu baskıcı ortamı, birde Ceza Yasalarında yapmayı hedefledikleri değişiklerle, söz, anlatım ve basın özgürlüklerini daraltma amaçları ile doruğa çıkartma peşindedirler. Akıllarının gerisinde ise yatan, Olağanüstü Hal ilanıdır. Bunu CB Tatar’ın muhalif insanlar dönük ifadelerinden görmek mümkündür. Çünkü bu ekonomik krizi inkar ederek popülizmle geldikleri bu noktada, olağan demokratik temelle bu siyaseti sürdürmek zordu. 
Bu nedenle muhalefet de oyuna gelmemelidir. Zaman, Meclisi terk etmek değil, aksine işletmeyi gerektirir. Sayın Özersay, bütün saygıma karşın o terk kararını gözden geçirmelidir. CTP milletvekilleri de sinirlerine hakim olmalıdır. Böylece Meclisi gererek, orayı kavga döğüş alanı gibi gösterip, bu alanın sıkıntılı olan itibarını, daha da sorunlu hale getirip, Yasama Organını atlayarak YGK ile Memleketi yönetmeye sevdalananlara bu şans verilmemelidir. 
Yani hiçbir tavır ve tutum; sözün, düşüncenin özünün önüne geçmemelidir. Kısacası yerli Victor Orban’lara bu fırsat verilmemelidir. Düşünce üretimi siyasetin temeli olmalıdır.