banner564

Yeniçeri Fıkrası ve Zaman

Zamanın çok ciddi bir değer olduğu bir türlü aklımıza yatmıyor. Ancak geçmiş zamanla uğraşıp, vakit geçirmeyi de çok seviyoruz. Ama şimdiki zamanda önümüzde duran sorunları, yeni şartların gerektirdiği biçimde ele almaya çalıştığınızda da bu önünüze çıkarılır. Kıbrıs sorununun karşılıklı kabul edilebilir bir antlaşma ile çözülmesi gündeme geldiğinde, hemen eski tarih ve orada yaşanan acılar, karşılıklı olarak günümüz koşullarına uyarlanır ve barış sözü ağza tıkılmaya çalışılır. 
Güncel,  Maraş meselesine iki taraftaki bakışı ele alalım. Kuzeyde Maraş gündeme gelir gelmez hemen eskiye atıf yapılarak, Vakıf Malları meselesi ısıtılıp öne sürülür. Güneyde de hemen eskiye sığınılır. Bunun son örneği ise Maraş sakini Kıbrıslı Rumların, Venedik’ ten gelecek olan katılımcılarla gündeme getirdiği etkinliktir. “Mağusa İkinci Kez Düşmemelidir.” Etkinliğin ismi bu. Yani günümüzde Kıbrıs sorunun çözümü ve Maraş meselesini, 1571’e Mağusa’nın Venedik’ten alınmasına indirgeyerek, geçmiş zamanın öfkesi, kini ile ele almaya çalışıyor.
İşte bunları iki tarafta da gördükçe aklıma bir fıkra gelir. “Bir Yeniçeri iri, heybetli hali ile sokakta yürürken ansızın karşıdan gelen bir adamı, pata küta dövmeye başlamış. Adam can havli ile ‘ben sana ne yaptım. Niye bana vuruyorsun’  diyerek; onu bundan vazgeçmeye, ikna etmeye çalışıyor. Bunun üzerine Yeniçeri ona, ‘sen Yahudisin’ demiş. Oda, ‘evet doğru, ama biz hepimiz Osmanlı tabasıyız’  demiş. Yeniçeri de ona, ‘ama siz Hazreti İsa’nın çarmıha gerilip öldürülmesine yol açtınız’ demiş. Yahudi adam da çaresizlik içinde, ‘500 sene evvel oldu, şimdi benim ne günahım var’ demiş. Yeniçeri de ona, ‘doğru ama ben şimdi duydum’” demiş.
Yani fıkradaki gibi Kuzeyde ve Güneyde günümüzün sorunlarını karşılıklı kabul edilebilir bir anlayışla çözüme doğru götürmek için adım atılacağı zaman, insanlara tarihi olaylar; Türkçe veya Yunanca olarak tek yanlı anlatımlarla verilmeye çalışılır. Yüzlerce, onlarca yıl sonra, fıkradaki Yeniçeri gibi genç, yaşlı insanların “ya ben şimdi duydum” demesi ve pata küta bir birine girmesi hedeflenir. Böylece,  şimdiki zamanın sorunun çözümsüz kalması sağlanmaya çalışılır. Yani geçmiş zamanın tek taraflı sevilmesi ile şimdiki zamanın ve gelecek olan zamanın sorunlarla dolu devamına katkı sağlanır. Böylece değişen ve gelişen dünyadan soyutlanarak, eski zamanın içinde debelenerek, yeni zamana uyum ve Türkçe ile Yunanca ana dili olan toplumların, halkların yeniye uyum ve gelişim değeri tıkanır. Zamanın değerini verememe hali, yalnız bununla sınırlı kalmaz. Bu kayıp, ekonomik, demokratik, hukuki ve çağdaş normların tümüne de laiki ile sahip olamamamızı getirir. 
Maraş konusu ve Kıbrıs sorunu, ne tarihin tek yanlı çarpıtması ile yapılan, “Bir Zamanlar Kıbrıs” dizileri ile ne de Güneyde yapılan “Mağusa’nın İkinci Kez Düşmesine İzin Vermeyin” etkinlikleri ile çözülür. Bu anlayışlarla, Karşılıklı Kabul Edilebilir bir çözüme ulaşamayız. 
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Sayın Mitsotakis’e son NATO Zirvesi vesilesi ile buluştuklarında, “Türkiye ve Yunanistan olarak 3. Tarafları işin içine karıştırmadan sorunlarımız karşılıklı biz çözelim” dedi. Doğru bir söz.
Ama bunun içinde tarihi olayların, günümüzde olduğu gibi tek yanlı ele alınıp, güncel sorunları, onlar üzerinden hesaplaşmakla da çözemeyeceğimizi iki tarafın da anlaması gerekir. Yani şimdi yaşayanları,  fıkradaki Yeniçeri haline döndürmeden, bunu ele almalıyız. Demokratik ve mümkün olabilen çözüm ve ortak senteze varmak için şimdiki zamanı verimli ve yapıcı olarak değerlendirmek gerekir. Böylece gelecek zamanlar için barışçı gelişmeye yol açmak, en önemli değer olmaya devam ediyor…

YORUM EKLE

banner471

banner474