Mevsimler arasında en çok akılda kalan, sevilen, iple çekilen yazdır.
Yaz; kapalı okulların, izne ayrılmaların, kavun ve karpuzun, kısa kollu keten gömleklerin, soğuk içkilerin, gece geç yatmaların, uzun uykuların, gailesiz seksin, güneşte tost olmanın, yeni yerler görmenin ve yeni yerler görmenin yavaşlattığı zamanın ve diğer aylarda özlenen birçok başka şeyin mevsimidir.
Yoksa idi mi demeliyim?
Başkaları için yaz hâlâ iple çekiliyor olabilir ama benim için artık değil. Benim için ağır bir sandık gibi kan ter içinde itilerek dışarı çıkarılmaya çalışılan bir mevsim oldu. Eski yazlardan kalan anılar güzel, ama şimdiki yazlar...
Bahçe güneş batmadan önce dolaşılamayacak kadar sıcak. Deniz, eğer güneş doğmadan önce içine girmezseniz, yüzülemeyecek kadar ılık. Günüm, alışveriş için çıktığım birkaç saat dışında, klimalı ve vantilatörlü odalarda geçiyor. Akvaryumda yaşıyor gibiyim.
Öğle sıcağında bahçeden defne yaprağı toplamaya çıkan arkadaşım içeri döndüğünde sıcakta bir süre dolaştıktan sonra kendini “erimiş ve doğa ile bütünleşmiş” gibi hissettiğini söyledi.
En çok sevdiğim mevsim kış şimdi.
Sonbaharı da seviyorum ama o yarısını yaza kaptırdı - Eylül gelir, yaz kalır. Günler uzar ama göçmen kuşlar kararsızdır.
Havanın serinlemesi, yaprakların dökülmesi, gece pencereler açık uykunun başlaması için Ekim’i beklemeliyim.
Böyle diyorum ama bu ilkbahar ve yaz için planlarımız vardı. Nisan’da Sakız’a gidecek ve adanın güney doğusunda daha önce iki defa kaldığımız Emporios Bay Otel’de kalacaktık.
Sonraki aylarda Odisseus’un vatanı olan Ithaka’ya geçecektik.
Homeros’a bakılırsa “orada patikalar veya otlaklar yoktur... atlara uygun olmayan, kayalık, haşin bir adadır ama küçüklüğüne rağmen gene de o kadar sefil bir yer değildir.”
Şimdilerde yürüyüşlere ve orta bölümlerinde Odisseus’da adı geçen yerleri görmeye uygun bir ada imiş.
Sonra paramız yeterse yıllardan beri merak ettiğim Delphi’ye...
Orta Yunanistan’ın üst bölümünde olan Delphi, çağlar boyunca eski Yunan’da ünlü kâhinine başvurulan yerdir.
Antik çağlarda Yunanlar orasını dünyanın merkezi sayıyorlardı ve o noktaya omphalos (göbek) adlı bir taş anıt dikmişlerdi.
Delphi’nin ünlü kehanetlerinden biri Sokrates’e aittir.
Milattan Önce 440’lı yıllarda Atina’daki en bilge kişinin kim olduğu sorulduğunda kâhin, Sokrates diye cevap vermiş. Sokrates bu kehanetin doğruluğunu test etmek için Atina’da akıllı adam aramaya koyulmuş. Sonunda en akıllı kişinin kendisi olduğuna kanaat getirmiş. Çünkü şehirde cehaletinin farkında olan tek kişi bulmuş, o da kendisi: Bir tek o bilmediğini bildiğini biliyormuş.
Kâhin hâlâ orada olsa bana ne derdi acaba?
“Bilmediğini biliyorsun ama bu seni Sokrates yapmıyor ukala yapıyor,” der miydi?
Ama bu yaz birçok Korona mahkûmu gibi başka hiçbir yerde olamayacağım gibi Delphi’de de olmayacağım.
Bu yaz bana da herkese de kayıp.
“En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız.”