Kuzey Kıbrıs’a ilgi duyan yabancıların sayısında ciddi artışlar vardır…
Son zamanlarda özellikle İran ve Rusya’dan gelen binlerce kişi ağırlıklı olarak İskele bölgesinden mülk alıyor ve burada yaşamaya başlıyor…
Ülkeye sıcak para girişi açısından önemli olmakla birlikte, bu konu ‘Rum mülklerinin geleceği’ konusunda herkesi iki kez düşündürmelidir…
Kıbrıs’ta mülkiyet sorunu, garantiler kadar önemlidir...
Demokrasilerde, hiç kimsenin mülküne zorla el konulamaz...
Ama burası birçok savaş gördü...
Bizleri 1963 ile 1974 yılları arasında köylerimizden kovdular...
Bombalar ve kurşunlarla mülklerimizi kullanılamaz hale getirdiler...
Yok pahasına elimizden aldılar...
1974 sonrasında oluşan şartlar nedeniyle Kıbrıslı Türkler güneydeki evlerini bırakıp kuzeye geçmek zorunda kaldı...
Kuzeydeki Rumlar da ‘can güvenliğini’ düşünerek güneye gitti...
Kuzeyde toplanan Kıbrıslı Türkler mecburen Rum mülklerini kullandı...
Güneydeki Türk mülklerinin ‘yasal devletin emriyle’ yok pahasına istimlak edildiğini gören Türk yönetimi de ‘tapu’ olayını gündeme getirdi...
Ondan sonra bazı Rum mülkleri 5-10 kez el değiştirdi...
Kısaca bu sorun karmaşık bir hal aldı...
Ama tekrar edelim; Kıbrıs’ın bu duruma gelmesinin ana sorumlusu 1960’ta kurulan bağımsız devleti 3 yıl gibi kısa bir süre sonra silah zoruyla yıkanlardır...
Ayrıca 15 Temmuz’da darbeyi gerçekleştiren Yunan Cuntası’dır...
Taraflar uzlaşmalı
Kıbrıs Türk tarafı yıllardan beri mülkiyet sorununun ‘3 değişik seçenekle’ çözülmesini öneriyor...
‘Takas’, ‘Tazminat’ ve ‘İade’ çerçevesinde uzlaşı sağlanması halinde kuzeydeki Rum mülklerinin Türklere, güneydeki Türk mülklerinin de Rumlara devredilmesi öngörülüyor...
Aradan 45 yıl geçtikten sonra yapılması gereken budur…
Türk tarafı 2004 Annan Planı’na kadar tüm çözüm planlarında Güzelyurt dahil, çok sayıda köyün Rumlara iadesini kabul etti...
Böylesi bir durumda 80 bin kadar Kıbrıslı Rum kendi mülküne dönebilecekti...
Ama bunu kabul etmediler...
“Ya hep, ya hiç” siyasetiyle çözüme engel oldular...
İşte Kıbrıslı Türklerin “evet” oyu, mülkiyet konusunda önemli bir değişimi de gündeme getirdi…
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, KKTC’de Mal Tazmin Komisyonu’nun kararlarını ‘iç hukuk’ olarak kabul etti…
Önemli olan bu hakkı ‘elimizden almalarına fırsat yaratmadan’ kullanabilmektir…
Bunun başlıca yolu ise yüklü miktarda kaynak yaratmaktır…
Avukat Akan Kürşat’ın, Rum mahkemesince beraat ettirilmesi elbette sevindiricidir…
Fakat; bu sonuca bakarak “hiçbir şey olmaz” yanılgısına kapılmamalıyız…
Gelecekte rahatsız olmamak için Taşınmaz Mal Komisyonu’nun çalıştırılması ve Rum mülklerinin satın alınması son derece önemlidir…
Bunun için de güçlü kaynağa ihtiyaç vardır…
Niyet varsa kaynak yaratabiliriz…
Sayın Akar, Kuzey Kıbrıs’ta KKTCnin verdiği Koçanla satın alınan Mülke kim altımdaki Mülk Rum Mülküdür der ki ? TMK çalıştırılmamanın Nedeni bu değilmidir yani ? Devlet onayı ile Satılan Rum Malına kim Benim koçanlı malım değildir diyebilir ki ? Değerli Hukukçularımızın Bizlere Rum Mülklerini sakın Koçanlayıp SATMAYIN ve sadece KİRALAYIN uyarıları bugün kulaklarımızı çınlatıyor ! Aldık bizimdir Malına geleni de ayağından vururum demekle bir yere varamayacağımız kesindir ! Yıllardır Uluslararası Hukuku yok sayarak Anavatan Türkiye’nin yardımları ile de elimize verilen TMK çalıştıramamanın bedelini tabii ki bizden başka kimse ödemeyecektir , Ayatollahlardan ve Rusya Ukranya Savaşından kaçıp gelenlere Sattığımız Rum Mülkleri ile Bugün sevinebiliriz ‘ peki ya Yarın ? Yüzde 85 üzeri Rum Malı olan KKTC’de Sapla Samanı karıştırıp mazeret aramayalım ve en kısa zamanda Şerefiye vergisi ile TMK çalıştırarak altımızdaki Rum Mülklerinin yasallaştırılması ile kendi Malımız yapalım neticede Bizlere Kimin Malını Koçanlayıp Kime Satıyorsun Hırsızlık damgasından da kurtulalım!