banner564

Ya bizimkiler

  Rum lideri Nikos Anastasiadis “Kıbrıslı Türklerin kuzeyde kullandıkları mülklerin sahibi Kıbrıslı Rumlardır” diyor ve ekliyor:
  “Aradan 42 yılın geçmiş olması adaleti yok etmez...”
  Kendi açısından doğru söylüyor...
  Kuzeydeki mülklerin büyük bir kısmı Kıbrıslı Rumlara aittir...
  Ancak; güneyin çeşitli bölgelerinde Kıbrıslı Türklere ait malların olduğunu unutuyor...
  Ayrıca “Yasal devlet benim” diyerek, mülk sahibinin onayını almadan en değerli arazileri çerez parasına istimlak ettiğini söylemekten korkuyor...
  Kuzeydeki tüm Rum mülklerini talep ederken, Larnaka ve Baf Havaalanları’nı Türklere vermeyi kabul ediyor mu?..
  Son 42 yılda yeni yollar, mezarlıklar, okullar, belediye parkları, askeri kamplar, cephanelikler, köprüler ve derelerin çoğunlukla Türk arazileri üzerine inşa edildiğini itiraf edebiliyor mu?..
  Edebiliyorsa, gerçek değerler üzerinden hesaplaşmaya hazırız...
  Cumhurbaşkanı Akıncı, eğer yeni bir görüşme olacaksa buradan sorduklarımızı, bizzat kendisi de Anastasiadis’e sormalıdır...
  Sadece 1974 sonrasında “Yasal devlet benim, istediğimi yaparım, dünya da buna itiraz etmez” diyerek, Kıbrıslı Türklerin mülklerini çerez parasına istimlak etmesini değil...
  Aynı zamanda 1955’ten itibaren Kıbrıslı Türklere ait mülklerin nasıl el değiştirdiğini de sormalıyız...
  EOKA adlı kanlı terör örgütünün başlattığı saldırılar sonrasında binlerce insanımız yurt dışına kaçabilmek için elindeki mülkleri gerçek değerinin çok çok altındaki fiyatlarla satmak zorunda kaldı...
  Bazı araziler ise, Kıbrıslı Türk toprak ağalarına (!) karşı uygulanan şiddet sonucunda el değiştirdi...
  Bir örnek isteniyorsa Bodamya köyüne gitsinler...
  Buradaki Kıbrıslı Rumlar bugün hala yaşanan gerçekleri inkar etmeden anlatıyorlar, şöyle diyorlar:
  “Bu köyün topraklarını elinde bulunduran toprak ağası 3-4 Türk’e karşı fakir Kıbrıslı Türk kardeşlerimizle birlikte baş kaldırarak elde ettik...”

Amaç barış ise yolu vardır
 
  Kıbrıslı Rum siyasilerin en kötü tarafı; bu küçük ülkede yaşanan gerçekleri bizlerden çok daha iyi bilmelerine karşın inkar etmeleri ve tamamen hayal üzerine kurulmuş bir siyaset yürütmeleridir...
  Bu kötü siyaset sayesinde hem kendi vatandaşlarını, hem de dünyayı kandırıyorlar...
  Ancak diğer taraftan adanın yeniden bütünleşmesini ve iki toplumun barış içinde yaşamasını da engellemiş oluyorlar...
  Yeni şiddet olaylarının yaşanmaması için bu ülkede şimdiki gibi ‘iki ayrı bölgenin’ olması şarttır...
  Barikatlar kaldırılabilir...
 Ancak; hiç olmazsa 20 – 30 yıl süreyle herkes kendi bölgesinde, kendi yönetimi altında yaşamalıdır...
  Bunun için de mülkiyet mağdurlarının tazmin edilmesi elbette gereklidir...
  Güneydeki mülkleri, kuzeyde mülk bırakanlara vermeyi başından beri kabul ettiğimize göre; geriye kalanlar tazminat yoluyla çözülmeli ve nokta konmalıdır...
  İngilizlere, Ruslara ve Araplara mülk satmak için yarışan Rumların, diğer yandan Türklere mülk satmama anlayışının ardındaki nedeni anlamakta zorlanmıyoruz...
  Uyguladıkları siyaset, olası bir çözüm sonrasında elimizdeki Türk mülklerine de el koymaktır...
  “Nasıl mı?” sorusuna yanıt arayanlar, olası bir çözüm sonrasında binlerce insanımızın güneydeki mülküne dönemeyeceğini akıllarında tutarak nelerin olabileceğini şimdiden hesaplamaya başlasınlar...
  Doğru yol, takas ve tazminattır...
  Sayın Akıncı ile müzakere heyetinin bu konuda yoğun uğraşlar verdiklerini biliyoruz...
  Ama Rum liderliğini, özellikle de kiliseyi ikna edebilecekleri konusunda emin değiliz...
  Önümüzde hala çetin bir süreç var...
YORUM EKLE
YORUMLAR
Ertugrul Durmus
Ertugrul Durmus - 8 yıl Önce

Rumlarin istismar ettigi vakif mallarindan bahsetmediniz. Bunun en guzel ornegi Maras bolgesi degil mi?

İleriş Yemenicioğlu
İleriş Yemenicioğlu - 8 yıl Önce

Garantiler konusunda bir orta yol bulunarak görüşmelerin tekrar başlamasını sağlayabilmek için rum tarafı şimdi "Belli bir süre daha Garantilerin devam etmesi"görüşünü
ileri sürdü.Ör.Garantiler 15 yıl daha devam etsin gibi
Sn.Akar,Benim bir fikrim var ve bunu sizin destek ve yazılarınızı,kamu
oyuna tanıtarak ,Görüşmelerde karşı tarafa teklif edilmesini;Bizim ve Türkiye'nin de işine gelen bir görüş
olarak bunda ısrar etmesini talep ediyorum.Görüşüm şudur:
Garantilerin Türkiye AB'YE girene kadar devam etsin.Türkiye AB'YE girince artık bizi AB içerisinde koruyabilir Onun için Garantilere o tarihten sonra ihtiyaç da kalmaz.
Biz Türkiye girmeden AB'NE girersek,Rum ve Yunanlıların ENOSİS
kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktır
Bu yorumu zatı adinizi de paylaşacağınız düşünüyorum..

banner608

banner474