Bazı kesimler koro halinde kapıların kapanması için çağrı yapıyor…
Uçak seferleri durdurulsun…
Gemiler gelmesin…
Peki kara kapıları?..
Onlar da kapansın…
Öyleyse; güneyde çalışan bin 500 insanın maaşı için de fikir üreteceksiniz…
Onları kim ödeyecek?..
Uçakların ve gemilerin tamamen durmasını istiyorsanız, turizmden ve eğitimden geçinen on bini aşkın insana da maaş bağlayacaksınız…
Ayrıca; bazı meslekler için eleman yetiştireceksiniz…
Uyanma ve gerçekleri görme zamanı gelmedi mi?..
Bakın bu ülkede tornacı kalmadı...
Su tesisatçısı ve elektrikçiye ihtiyaç var...
Oto tamircisine ihtiyaç var...
Tarlada ekip, biçecek, kombay kullanacak, hatta kombay tamir edecek insana ihtiyaç var...
Temizlik yapacaklara ihtiyaç var...
Garsona, aşçıya ihtiyaç var...
Nüfusun tamamı beden hocası, iletişimci, işletmeci, coğrafyacı veya tarihçi olamaz...
Olursa şimdiki gibi işsiz ve çaresiz kalır...
Yeterli düzeyde İngilizce bilmeyen bu gençlerin, dünyanın hiçbir ülkesinde iş bulamayacağını birilerinin artık onlara ve ailelerine anlatması gerekiyor...
İlgili kurumlarla toplantı yaparak, askerlik konusunda yeni düzenlemeler yapılmalıdır...
Kimse gerçekleri konuşmuyor
Ancak bu noktada, özellikle ekonomik kuruluşların da çok ciddi sorumluluklarının olduğunu vurgulamadan geçemeyiz...
Başta Ticaret, Sanayi ve Esnaf Odaları bu konularda alternatif projeler üreterek devleti yönetenlerin karşısına çıkmadılar...
Gidişatın yanlış olduğunu ve ülkeyi çökerttiğini bildikleri halde, kendi çıkar dünyalarını aşıp, gerçek dünya ile ilgilenmediler...
Şimdi çok sayıda örgüt koro halinde “Statüko devam edemez, çözüm şarttır” diyor...
Ancak; böylesi hayati bir konuda dahi insanlara doğruları söylemiyorlar...
Halkın karşısına ciddi verilerle çıkmıyorlar...
Bugüne kadar gerekli hazırlıklar yapılmadığı için çözüm olması halinde kaç tane hayvancının, kaç kasabın, kaç çiftçinin, kaç yüz esnafın, kaç bin kamu ve belediye görevlisinin işini kaybedeceğini anlatamıyorlar...
Ya korkuyorlar ya da kendi dünyalarının dışına çıkmak istemiyorlar...
“Fiyatlar artacak Girne’deki villayı şu kadara, Baf’ta babadan kalma tarlaları şu kadara satıp, İsviçre’de yaşarım” düşüncesinde olanlar, geride kalacak aile yakınlarını, dost ve arkadaşlarını da düşünmüyorlar...
Bunlar üzücü olan gerçeklerdir...
Kendi insanlarını, kendi devletlerini düşünmüş olsalardı; hiç olmazsa 2004 referandumu sonrasında KKTC’nin toparlanması ve kendi ayakları üzerinde duracak hale gelebilmesi için projeler üretir, hükümetleri icraat yapmaya zorlardı...
Ama şahsi hesaplar onlara da engel oldu...
İyi pazarlar…