İnsan yaşamında bazı olaylar vardır ki; aradan onlarca yıl da geçse onları unutamazsınız...
Özellikle de can ve mal güvenliğinize yönelik saldırıları...
O saldırılar yüzünden yaşadığınız korkuları...
Anne ve babaların sıkıntılarını...
İsteseniz de unutamazsınız...
Özel yaşamınızda iz bırakan bir kadın veya bir erkek nasıl unutulmazsa; tehdit içerikli olaylar da unutulamaz...
Konuyu Lefkoşa’nın Tahtakale bölgesine getiriyorum...
Henüz 5 yaşındasınız...
Bir akşam vakti; Rum komşunuz evinizin kapısını çalıyor...
Ve babanıza uyarıda bulunuyor:
“Hüseyin, bu akşam bizimkiler, Türklerin evlerini basacak... Kapıları kilitle, çalan olursa da açma...”
Babanız kapı arkasına mertek çakmaya başlıyor...
Beş yaşındaki çocuk olarak bunları korkuyla izliyorsunuz...
Donma pahasına yatak altında
Soğuk bir kış gecesi...
Evinizi bastıkları zaman sizi bulamayacakları düşüncesiyle yatağın altına giriyorsunuz...
Çocuk aklı işte…
Yatağın altına girince korunacağınızı düşünüyorsunuz…
Ve orada uyuya kalıyorsunuz...
Sabahleyin anneniz sizi donmuş vaziyette buluyor...
Bunun nasıl bir travma olduğunu, savaş görmemiş, şiddetle tanışmamış insanlar anlayamaz...
Ama bizler çok büyük acılar yaşadık...
Çok kötü günlerden geçtik...
Çocukluğumuz acılarla doludur...
Annelerimizin, babalarımızın bizleri koruyabilmek için neler çektiğini her geçen gün daha iyi anlayabiliyoruz...
Kuşkusuz; 1963-1974 arasında çektiklerimizin belki daha şiddetlisini Rumların da çektiğini biliyor ve onlar adına da üzülüyoruz...
Anlatmak ve tekrarını önlemek gerekir
Ama yaşanan tüm acıları tek taraflı değil, karşılıklı olarak anlatmalı ve gelecekte benzerlerinin yaşanmayacağı bir güvenlik ortamı oluşturmak zorundayız...
Yaşananları tek taraflı anlatmak doğru değildir...
Yani Kıbrıs meselesinin 1974’te başladığını iddia etmek, insanlık açısından utanç vericidir...
Bu gerçek dışı iddiayı çürütmek; Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin en önemli sorumluluğudur...
“Bırakın artık 1963’ü” diyenlerin peşinden sürüklenemeyiz” diyenler yanılıyor…
Geçmişi bilmeden ve geçmişte yaşananlardan dersler çıkarmadan sağlam bir gelecek yaratamayız…
Kanlı Noel’de saldırıların ilk hedefi olan Lefkoşa’nın Tahtakale bölgesinin sakinlerini bugüne kadar konuşturup, belgesel hazırlayan olmadı…
Halbuki; KKTC devletinin yüzlerce Dışişleri, Enformasyon, TAK, BRT, Tanıtma memuru vardır…
Böylesi bir güçle Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bertaraf eden kanlı saldırıların ilk hedefi olan Tahtakale sakinleriyle konuşulmalı ve ortaya çıkacak eserleri sadece Türkçe dilinde değil, yabancı dillerde çoğaltıp yayınlamalıydık…
Ne var ki; o günleri yaşayanların büyük bir çoğunluğu bu dünyadan göç etti…
Hiç olmazsa hayatta kalan 3-5 kişiyi bulmak ve konuşmak için harekete geçilmelidir…
Ve tekrar ediyoruz:
Düşmanlık yaymak için değil; karşı tarafın yalana dayalı propagandasını çürütmek ve gelecek kuşaklara daha güvenli bir ortam sağlamak için…
İyi pazarlar…
Almanya en büyük kayıplarını 1940 — 1945 yılında vermiştir artık savunmasız kalan Almanya’ya binlerce Amerikan ve İngiliz savaş uçakları her gece Kilit şehirlere Kilim bombardımanı ( Carpet Bombing ) gerçekleştirmişlerdir neticede kasaba ve şehirler yerle bir edilip yüzbinlerce Alman hayatını kaybetmiştir, Kötü tarihlerini geriye bırakıp ileriye bakan Almanya ve İngiltere bugün Avrupada en en dost Ülkeler olmuşlardir, ve yine ileriye bakıp gelişmişler ve de bugün Dünyanın en zengin Ülkeleri arasına girmişlerdir,
Medeni Toplumlar iyi veya kötü geçmişe takılıp kalmayı kin ve nefret duyguları ile değil de ileriye bakıp hoşgörü ve barış içinde yaşamayı öğrenmişlerdir, Refah düzeyi yüksek ve milli gelirleri bugün 40bin Doların üzerinde olan İngiltere ve Almanya’ya daha nice güzel Yıllar dileriz ,