banner564

Unutulan soru

  Kıbrıs müzakerelerinin ilk gününden itibaren Rumlara sorulması gereken bir soruyu atlamak suretiyle, en son noktaya gelindi...
  İnsanlar hem umutlandırıldı, hem de korkutuldu...
  Umutlanan kesim; ağırlıklı olarak güneydeki malını isteyen veya yüksek fiyatla satabileceğini düşünenlerdir...
  Korkanlar ise; olası bir çözüm durumunda nereye göç edeceğini, ne iş yapacağını, oturduğu mülk için harcadığı paraların karşılığını kimden alacağını bilemeyen ezici çoğunluktur...
  Ama bu meselenin başka boyutları da vardır...
  En başta geleni de, olası bir çözüm durumunda iki toplumun birlikte nasıl yaşayacağı konusudur...
  Müzakere masasında ‘Avrupa Birliği’nin ilkelerinden, insan haklarından, demokrasiden ve özgürlüklerden’ söz edilerek; çözümün ilk gününden itibaren adanın her yerinde ‘Serbest Dolaşım, Yerleşim, 
  Mülkiyet ve Ticaret’ hakkı kabul edildi...
  Herhangi bir sınırlama da konmadı...
  Yani 800 nüfuslu bir Türk köyüne istenmesi halinde 3 bin Rum gidip oturabilecek...
  İyi güzel de bunca zaman ‘iki bölgeliliği’ görüşmüyor muyduk?..
  Böylesi bir durumda iki bölgelilik ne olacak?..
  Onu da bir kenara bırakalım...
  Varsın Türk köyünde Rumların sayısı fazla olsun...
  İşte bu noktada unutulan soru akla geliyor:
  “İyi güzel de bizimle birlikte dost olarak yaşamaya hazır mısınız?..”

Öyle bir izlenim yok
 
  Bugün itibarıyla bizlere umut veren bir şey yok...
  Son 14 yıldan bu yana sınır kapıları açık olduğu halde, iki toplum arasında yakınlaşma sağlanamadı...
  Müzakerelerin ilk haftalarında liderlerin üzerinde uzlaşmaya vardığı ‘Güven Artırıcı Önlemlerin’ bir tanesi dahi hayata geçirilmedi...
  “Kıbrıs Cumhuriyeti yasaları izin vermiyor” gerekçesiyle adanın tümünde tek cep numarasıyla konuşma başlamadı...
  Tek araç sigortasıyla seyahat hakkı sağlanmadı...
  Bu kadar basit iki konuda toplumlar arasında işbirliğine gidilmedi...
  Bugün oldu hala Rum marketlerinde, bırakın Türkçe’yi, İngilizce ifadeler yer almıyor...
  Türk plakalı araçlara el kol hareketiyle, tükürmek suretiyle tepkiler devam ediyor...
  Rum Eğitim kitaplarında, Türk düşmanlığını körükleyen derslerin okutulmasına devam ediliyor...
  Şimdi aklına güvenenler lütfen bu soruya cevap versinler:
  “Bu sabahki ders sırasında, beyni Türk düşmanlığıyla yıkanan Rum genci ile Kıbrıslı Türk genci yarın anlaşma olduğunda bir arada kavgasız nasıl yaşayacak?..”
  İstisnaları bir kenara bırakalım ve gerçekleri konuşalım...
  Kıbrıslı Rumların ezici bir çoğunluğu ‘Tüm yabancılara’ karşıdır...
  Bizlere de yabancı gözüyle bakıyorlar...
  Üstelik bunca yıl Türk askerinin adada kalmasına destek olduğumuzu belirterek bizleri suçlu sandalyesine oturtuyorlar...
  Barış Harekâtı öncesinde bombalarla korkutulan ve evini terk etmek zorunda kalan Kıbrıslı Türklerin yaşadığı acıları konuşmuyor, tartışmıyorlar...
  Diğer yandan adanın 20 Temmuz 1974’te Türk işgaliyle bölündüğünü savunmaya devam ediyorlar...

Cumhurbaşkanı’na selam vermek mi?
 
  Gelelim ‘Dönüşümlü Başkanlık’ meselesine...
  Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ‘Dönüşümlü Başkanlık’ sisteminde bir dönem Kıbrıs Türk tarafının, iki dönem de Kıbrıs Rum tarafının rol üstleneceğini söyledi...
  Fakat, Yönetim başlığı üzerindeki görüşmelerin çok büyük bir kısmı aylar öncesinde tamamlandığı halde Anastasiadis buna henüz “evet” demedi...
  Perde gerisinde kabul edeceğini söylediği iddia ediliyorsa da; Rum halkına yaptığı açıklamada bu konuyu gündemde tutmadığını söyledi...
  Diyelim ki en sonunda Dönüşümlü Başkanlığı kabul ettiler...
  İki dönem Rum, bir dönem Türk ısrarından vazgeçelim...
  Günü ve saati geldiğinde on yılda sadece bir yıl olsun bir Kıbrıslı Türk’ün başkanlığını kabul edecekler mi?..
  Ederlerse, Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı’na Rumlar selam verecek mi?..
  Ona saygı gösterecek mi?..
  Şimdiki aşamada her Allah’ın günü Cumhurbaşkanı Akıncı’ya ‘İşgalci Lider’ diye hitap eden Rum basını, tavır değiştirerek “Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı” diyebilecek mi?..
  Yanıtı “evet” olanlar; bugünden tezi yok tüm Rum partilerini dolaşmaya ve bu soruları sormaya başlasınlar...
  Başpiskopos’un sarayına giderek ona da sorsunlar...
  Kaç tane din adamı varsa sırayla tümü gezip konuşsunlar...
  Bakalım nasıl bir yanıt alacaklar?..
  Bu kadar hayal artık yeterli olmalı...
YORUM EKLE

banner608

banner473