Uluslararası hukukta savaşı başlatan ve saldırgan taraf, yenildikten sonra bir de hak talebinde bulunamaz. Çünkü saldırmasaydı kimse can ve mal kaybına uğratılmayacaktı. Ayrıca yaşam hakkı, mülkiyet hakkından çok daha önemlidir.
Bu nedenle Tarih boyunca saldırgan ve savaşı başlatan taraf, sebep olduğu can ve mal kayıpları için, muhatabına tazminat ödemek zorunda kalmaktadır. Örneğin; Almanya Dünya savaşlarını başlattığı için, zarar verdiği ülkelere tazminat ödedi. Savaşı başlatan Alman yetkililer de, uluslararası mahkemelerde yargılanarak cezalandırıldılar.
Kıbrıs’ta ise 1800’lü yıllardan günümüze sürekli olarak Türklere saldıran ve barışı bozup can ve mal kayıplarına sebep olan Rum tarafı, bir de üstüne üstlük mazlum postuna bürünüp, kayıplarının tazmin edilmesini talep ediyor.
Oysa Rumlar 1957-58, 1963-1974 yıllarında Türklere saldırmasaydı, adadaki barış bozulmayacak ve kimsenin can ve mal kaybı olmayacaktı.
Uluslararası kuruluşların arşivlerindeki belgeler, Kıbrıs’ta tüm toplumlararası çatışmaların Rumlar tarafından başlatıldığını göstermektedir. (Akridas ve İfestos planları, Ortega ve UThant’ın S/5950, 10.9.1964 raporu).Ayrıca Rumlar 1974’de Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni ilan etmişti)
Bu nedenle saldırgan, savaşı başlatan ve barışı bozan Rum-Yunan ikilisinin o zamanki yöneticilerinin, işledikleri suçlar nedeniyle yargılanmasını ve sebep oldukları kayıplarımız için de tazminat ödemelerini talep etmeliyiz.
1956-58 yıllarından başlayarak karma köylerde yaşayan Türklerin katledilmesi, 103 köyden göç ettirilmesi, 1963’te ortaklık yönetiminden dışlanmamız sonucu binlerce devlet çalışanının işini kaybetmesi, 1963-74 döneminde Rum silahlı güçleri tarafından abluka altına alınan Türk bölgelerindeki tüm ekonomik faaliyetlerin durması, birçok sivil Türk’ün kaçırılarak katledilmesi, göz ardı edilebilecek kayıplar değildir.
Bu gerçeklere rağmen, hiçbir şey olmamış gibi Rum tarafı, kayıp ve zararlarını tazmin etmemizi talep etmektedir.
Haklarımızı korumakla yükümlü olanlar bazı seçilmişler de, saldırgan tarafın zararlarımızı tazmin etmesini talep etmek yerine, 1974’de de Rumların zarar gördüğünü ileri sürebilmektedir.
Türk tarafının haklarına sahip çıkılmaması sonucu olarak da, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki Rum diplomat da, ‘Türkiye uluslararası hukuk kurallarını çiğnemeseydi ortaya Kıbrıs sorunu çıkmazdı’ diyebilmektedir.
Bizi temsil eden siyasiler de sırf çözüm ve barış yanlısı görülmeleri düşüncesiyle, kayıplarımız için tazminat talebinde bulunmak yerine, Rum tarafının kayıplarının tazmin edilmesini kabul etmesi tarihe mal olacak çok büyük bir hatadır.