Japonya’da bir elektronik kaşık tanıtıldı. Bu kaşık, yemeğe daldırıldığında içinde bulunan yiyeceklerde olan sodyum elementini etkileyerek, kullanıcının damağına tuz lezzeti veriyormuş. Böylece diyet yapan insanların damak lezzetini etkileyerek, diyet yiyeceklerden lezzet almasını sağlıyor.
Dünyada bunun gibi pek çok teknolojik gelişme yaşanırken, bizim memlekette tartıştığımız meseleleri düşündüm. Yaşamın her alanında, verim alınamayan tartışma konuları gözümün önünden geçti. Toplumsal yapımızı, günümüzün ihtiyaçlarına göre geliştirecek esaslar üzerinde, bilimsel ve verili tartışmalar gündemde yok. Kamu Yönetimini nasıl verimli hale döndüreceğiz yerine, kimi arka kapıdan işe alıp politik olarak güçleneceğim meselesi, hala siyasetin esası olarak yerini koruyor.
Baksanıza bir devletin esası olan vatandaşlık konusu dahi, siyasetin pazarlık konusu haline geldi. Koalisyon Ortağı YDP’nin, hükümetten ayrılmayı karar veren toplantısı sonrasında; YDP Başkanı Sayın Arık’lı, bu kararın alınmasındaki gerekçelerden birini de şöyle açıkladı. “UBP’nin örgüt başkanları vatandaş yapabiliyor ama ben yapamıyorum”. Yani istediği ve pazarlığa açtığı konu, “ben da yapayım” meselesidir. Ama bir devletin en temel yanlarından biri olan vatandaşlığın; “parti örgüt başkanları” tarafından dağıtılan bir konu olması ve paylaşım olarak da lanse edilmesi neye yol açar? Bu ülkenin sorununu ve imkansızlığını yaşayan kendi yurttaşlarının devlete ve siyasete güveni kalmaz. Ayrıca bunların aşılması için enerji üretme şevki de kalmaz. Bundan ayrı olarak bu tartışmayı duyan ve KKTC’yi tanıyın diye seslendikleri yabancı devletler ve insanlar, bu devlete ve onu yönetenlere dönük saygı duyar mı? Kendi vatandaşlık değerini, değersizleştirmeye koyana; ne vatandaşları, ne de yabancılar saygı duyar. Aksine, burada demokratik hukuk devleti ilkeleri olmadığına dair inançları artar. Baksanıza Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nazım Çavuşoğlu da yurt dışına artarak kaçan eğitimli gençlerimiz için ne dedi? ”İnsanlığa katkı korlar”. Yani “ihraç ürünlerimiz” arasına nitelikli beyin göçünü de ekledik. O nitelikli iş gücünün önemli bir kısmı da Güneyde, “insanlığa” katkı koyuyorlar.
Ne yani, belki birilerinin tuzu düzenleyen kaşık yarattığı gibi; demokratik hukuk devleti, adalet ve üretkenliği öne alacak düşünceleri besleyecek bir çatal icat etmesini mi bekleyelim? Hayır, hangi görüşte olursak olalım; toplumsal eforumuzun temeline nitelikli tartışmayı almamız gerekiyor.