Kimileri zannediyor ki sorun İmamoğlu veya CHP’dir… Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’lileri belediye kaynaklarını sömürmekle suçlayarak halkın yolsuzluklara karşı tepkisini kullanmaya ve bu badireden kurtulmaya çalışıyor.
Kimse inanmıyor artık… Ülkede bir kamu düzeni olduğuna inanmadıkları gibi Türkiye’de bir gelecekleri olduğuna da inanmıyorlar. Bu nedenle ülkelerine ve düzene bağlılıkları kalmadı. Bir kamu düzeni olduğuna ve ülkelerinde daha iyi şeyler yapabileceklerine inansalardı, “İmamoğlu hatalı yapmış. Ben olsam öyle yapmazdım” diyerek bu sürece katılmaz, sokaklara dökülmezlerdi. İktidarı haksız bulsalar bile tepkilerini sınırlı bir şekilde dile getirmekle yetinirlerdi. Şimdi, bundan ötesinin olmadığına inanıyorlar ki “ölümü göze almış” gibi hareket edebiliyorlar.
Bugün olanların nedeni bugün olanlar değil; bugüne kadar olanlardır!
Benzer bir durum KKTC’de de yaşanıyor. Okullardaki kıyafet yönetmenliği değiştirildi ve kızların okula saçlarını örterek gidebilmelerine olanak verilmek istendi. Buna karşı çıkanlar kızların ille saçları görünsün derdinde değiller ama buna olanak verilirse arkasından ne geleceğini çok iyi biliyorlar. Türkiye örneğine baktıkları zaman geleceği görebiliyorlar ve korkuyorlar. Daha yolun başında, o günler gelmesin diye tepki gösteriyorlar.
Sorun şimdi olanlar değil; olabilecek olanlardır.
Siyasetçiler de bunları biliyorlar aslında ama düzeltmek için harekete geçemiyorlar. Düzeltmek istemediklerinden değil… Düzeltmenin tek yolunun iktidarı halka daha fazla güven veren yeni kadrolara bırakmaktan geçtiğini de biliyorlar ve iktidardan ayrılmak istemiyorlar.
Yakın geçmişte iki basit örnek yaşandı. İngiltere’de erken genel seçim oldu. Muhafazakâr Parti, kendi içinde üç kez başbakan değiştirdiği halde halkın güvenini kazanamadığını gördü ve erken genel seçime gitti. Almanya’da da öyle oldu. Biz daha ne olduğunu anlamadan Sosyal Demokrat Başbakan Sholz erken seçim kararı aldı ve iktidarı kaybetti. İngiltere Başbakanı Sunak da Almanya Başbakanı Sholz da kaybedeceklerini biliyorlardı ama halkın desteği olmadan yönetemeyeceklerini de biliyorlardı.
Demokrasi “laf salatası” değildir; bir anlayış meselesidir. İktidarların koruyup kollaması gereken bir süreçtir. İktidar demokrasiye rağmen “ben burada kalacağım” diyorsa demokrasi ölmeye mahkumdur. İktidarda kalmak için her yol mübahtır deniliyorsa kamu düzenin çökmesi de kaçınılmazdır.
Türkiye’ye dönelim…
Herkes ne olacağını merak ediyor. Her şey olabilir… İktidar bütün bunların bir süre sonra unutulacağını düşünüyor olmalıdır. Şimdiye kadar öyle oldu. Kavala unutuldu… Demirtaş’ı içeride tutmaya devam ediyorlar ama Öcalan ile anlaşmaya çalışıyorlar. Kitlelerin onların gitmek istedikleri yolda ilerlemek istemediklerini görmezden gelerek yollarına her ne olursa olsun devam etmeye çalışıyorlar.
Çatışmanın temel nedeni budur.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü yoksa sokak çatışması kaçınılmazdır. Hangi boyutta olacağını zaman gösterecektir.