Başbakan Yıldırım ile Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz'un Çanka'ya Köşkü"nde gerçekleştirdiği görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Yıldırım, Schulz’un Türkiye’ye 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra ilk ziyaretini gerçekleştirdiğine işaret ederek, kendisine darbe sonrası Avrupa Birliği’nden bekledikleri gür sesi duymadıklarını, bazı üyelerin bu konuda gereken açıklamayı gereken zamanda yapmadıklarını söylediğini ifade etti.
Yıldırım, “Ancak geçen zaman içerisinde gerçekler ortaya çıkınca dostlarımızın bizzat ziyaretlerinden ve darbeden geriye kalan tahribatlar, yıkıntılar birebir görüldükten sonra olayın vahameti ve bu örgütün ülkemiz için ne kadar büyük tehdit olduğunun bugün daha iyi anlaşılmış olduğunu görüyorum. Kendisi de yaptığımız görüşmelerde bunu teyit etti." değerlendirmesinde bulundu.
Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik yok
Avrupa Birliği-Türkiye üyelik sürecinin çok uzun geçmişi olduğunu, geleceğinin bu kadar uzun sürmesini istemediklerini dile getiren Yıldırım, şunları söyledi:
“Artık 60 yıl geride kaldıktan sonra bundan sonraki yol haritasını, güzergahı net şekilde Türk milleti görmek istiyor. Bu konuda, 64. Hükümet döneminde başlatılan geri kabul anlaşması, vize serbestiyle ilgili birtakım hususlar, yerine gelmeyen hususlar konusunda da görüş alışverişinde bulunduk. Bunlar içerisinde şu anda aşılamamış gözüken Terörle Mücadele Yasası’dır. Türkiye terörün her türlüsüyle amansız bir mücadele vermektedir. PKK terör örgütü, PYD terör örgütü, DAEŞ terör örgütü, YPG terör örgütü ve diğerleriyle bu terörle mücadelenin sadece Türk halkının güvenliği için değil aynı zamanda bütün Avrupa’nın güvenliğiyle ilgili de olduğunun bilinmesini isterim. Bu hususu Sayın Başkan ile paylaştım.
Bu kritik dönemde, içinde bulunduğumuz şartlarda terörle mücadeleyle ilgili yasada bir gevşeme yapmak, burada iyileştirme yapmak asla ve asla bizim terörle mücadele konusunda bir katkı sağlamayacağı gibi bu tehdidin daha büyüyeceği aşikardır. Bu yüzden bu konunun bir kez daha yeni gelişen şartlar altında ele alınmasının ve başka çözüm yolunun bulunmasının elzem olduğunu ifade ettik.”
"Bu bizim ölüm kalım meselemiz"
"Mülteciler konusu vize serbestisi ile birleştirildi. Bu, adım adım gidebilir mi? Örneğin yöneticiler ya da birtakım başka kişiler önce vize serbestisinden yararlanabilir mi? Bu, kabul edilebilir mi?" sorusuna Yıldırım, "Daha önce Avrupa ve Türkiye kamuoyuna açıklanan çok net bir şey var; Geri Kabul Anlaşması, Vize Serbestisi beraber yürüyecek. Bunun için yerine getirilmesi gereken birtakım hususlar var, Türkiye tarafından ve Avrupa Birliği tarafından. Karşılıklı olarak maalesef bu taahhütlerin bir kısmı yerine geldi, bir kısmı yerine gelmedi. Bizim de yerine getirmediklerimiz var, Avrupa Birliği'nin de yerine getirmediği hususlar var." karşılığını verdi.
Bu hususları yerine getirmek için şu anda imkan olduğunu belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bunun bir istisnası var, terörle mücadele kanunun değiştirilmesi. Bunu açık ve seçik Avrupa Birliği'ne, Sayın Schulz'a da bir kez daha söyledik ki bugün içinde bulunduğumuz şartlardan dolayı biz terörle mücadele yasasında bir iyileştirme yapamayız. Bu bizim ölüm kalım meselemiz, bu Türkiye'nin güvenliği meselesi. Bu aynı zamanda Avrupa'nın da terörle mücadelesi için olması gereken bir konu."
Schulz: Yargılamalar AİHM koşullarına göre yapılmalı
Vize serbestisi ve göçmen anlaşmasına da değinen AP Başkanı Schulz, "Tabii ki ayrı düştüğümüz konular da var. Bunlardan bir tanesi de vize serbestisi. Bunun için de AB'nin terörle mücadele yasasının değişmesi de dahil olmak üzere bütün başlıkların ancak tamamlanmasının ardından bir vize serbestisi olabileceğini söyledim. Ama bu anlamda parlamentoda hali hazırda hala gündeme getirilebilir ve Sayın Başbakan'a şunu da ifade ettim terörle mücadele konusunda bir değişiklik yapılmadığı sürece bu konuda elimiz kolumuz bağlı dedim." dedi.
Schulz, Başbakan Yıldırım'ın Geri Kabul Anlaşması'nın vize serbestisiyle birleştirilmesinin sorulduğu bir soruya verdiği cevabın ardından, Türkiye ile AB'nin basın ve ifade özgürlüğünden anladıkları arasında fark olduğunu savunarak, bu nedenle iki tarafın temel haklar ve ifade özgürlüğü konularında çalışmaları gerektiğini belirtti.
Demokrasinin kalitesi ve seviyesini gösteren faktörlerden birinin basın ve ifade özgürlüğü olduğunu söyleyen Schulz, Türkiye'nin diğer durumlarda olduğu gibi gazeteciler konusunda da her vakaya tekil bakması gerektiğini dile getirerek, yargılamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (AİHS) belirlenen koşullara göre yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Güncelleme Tarihi: 02 Eylül 2016, 11:55