Son günlerde Rum yönetiminin KKTC’de kalan eski Rum malları konusundaki yaygarası karşısında, Türk tarafının gerçekleri yansıtan bir belge hazırlayarak tüm ilgili tarafların bilgisine getirmesi gerektiği görüşündeyim.
Viyana anlaşması uyarınca, Türkler adanın kuzeyine, Rumlar ise güneyine yerleşerek iki kesimlilik oluştu.
Karşılıklı göç sonucu, kuzeye yerleşen Türklere yaşamlarını sürdürebilmeleri için, terk edilen Rum ev ve taşınmaz malları verildi. Güneye giden Rumlara da Türk taşınmaz malları.
Halen, bir yandan Türklerle anlaşma yapmak için müzakerelerin başlatılmasını isteyen Rumların öte yandan, taşınmaz mal konusunda kriz çıkarması, iyi niyetli bir tutum olamaz.
Aradan geçen yarım asırda, her iki tarafta da taşınmaz mallar, sahiplendirildi, geliştirildi ve el değiştirildi.
Bu nedenle, sorunun eski ve yeni mal sahiplerinin komisyon ve mahkemelerde çözümü imkansız denecek kadar zor olup, uzun yıllar alacak. Bu süre içinde de tüm ekonomik faaliyetler donacak ve her iki taraftaki göçmenler, huzursuzluk ve belirsizlikten perişan olacak.
Taşınmaz mal konusunda Türk tarafı, mağdur edilen ve alacaklı olmasına rağmen, geçmişten günümüze, güneyde kalan Türk mülkü ile ilgili Rum yönetiminin uygulamalarına karışmadı.
Rum yönetiminin de KKTC bölgesinde kalan taşınmaz mallarla ilgili olarak, yapılmakta olan uygulamalara karışma hakkı bulunmamaktadır.
Rum, Taşınmaz mal konusunda, geriye dönük işlem yapılmasını isterse, Türk tarafı da İngiliz döneminde gasp edilen ve haksızca Rumlara verilen Türk ve Vakıf taşınmaz mallarının da dikkate alınmasını istemeli.
KKTC tanınmamış olmasına rağmen, günlük yaşamın devam ettirilebilmesi için verdiği belgeler ve dolayısı ile koçanlar geçerli sayılmaktadır.( 07.2013 Kararı, Başvuru Notları: 9130/09 ve 9143/09; Pavlides v. TR; http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/Pages/search.aspx…)
Bu nedenle, KKTC’nin verdiği koçanların geçersiz sayılması durumunda, mağdur olacak kişiler, hem devletten hem de koçanların geçersiz olduğunu kabul edecek olan müzakerecilerden, tazminat talep etmek hakkına sahip olacak.
Ayrıca, AİHM’nin 2/7/2013 tarihli kararında KKTC yasaları ve mülkiyette 41 yıldan beri mülkü tasarrufunda bulunduranlar hak sahibi kabul edilmektedir.(http//hudoc.echr.coe.int/ sites/ eng/pages/search.)
ABD Federal Mahkemesi de, Rumların KKTC’ye geri dönme ve/veya tazmin isteklerinin tümünü reddetti.(htt//www.courthousews.com/2014/10/13/72392htm).Böylece iki bölgelilik ve Rumların kuzeye yerleşemeyeceği kabul edilmiştir.
Rum tarafının Türklere saldırdığı BM belgelerinde sabittir.( Ortega ve BMGS UThant’ın S/5950,10.9.1964 raporları) Rumların Akridas, İfestos planları ve benzeri yazılı belgeler bu gerçeği ortaya koymaktadır.
1963 olaylarını başlatan, 1974’de Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan ederek Türklere saldıran ve savaşı başlatan taraf olarak Rumların, bir de kayıpları için tazminat istemesi, haklı görülemez. Uluslararası hukukta savaşı başlatan ve saldırgan taraf, bir de hak talebinde bulunamaz. Çünkü yaşam hakkı, Mülkiyet hakkından çok daha önemlidir.
Dünya savaşından sonra Çekoslovakya, Südeten bölgesinde 1000 yıldan beri yaşayan 3 milyon Almanı sınır dışı etti ve taşınmaz mallarını HİÇ tazminat ödemeden kamulaştırdı. ((.https://en.wikipedia.org/…/Expulsion_of_Germans_from_Czecho)…
Çek cumhuriyeti 2009 Lizbon Anlaşmasını imzalarken,3 milyon Almanın arazilerine hiç tazminat ödemeden kamulaştırması yasasını (Benes Yasası), AB’nin Birincil Hukuku yaptı. Mallarına el konan Almanların AİHM’de dava açma hakkı ortadan kalktı. http://www.politico.eu/article/klaus-gets-opt-out/
Ayrıca, dünya savaşından sonra Polonya, (1); Hollanda, (2) ; Romanya (3), Rusya(4); Almanların taşınmaz mallarını tazminat ödemeden kamulaştırdı.
Şimdiye kadar toplu göç olayı yaşanan yerlerde taşınmaz mal sorunu, Rumların önerdiği ve bizim federasyoncu siyasilerin kabul ettiği gibi, bireysel hukuk kuralı uygulanarak çözümlenmemiştir. Çünkü yeniden göç ve çatışmalara zemin hazırlar.
Savaş sonucu meydana gelen toplu göçlerde, savaşı kimin çıkardığı dikkate alınır, tarafların tüm zararları hesaplanır ve sorun ilgili devletler arasında toptan yani global yöntemle çözülür.
Kuzeyde kalan eski Rum mallarına karşılık, güneydeki mallarımızı ve 1963’den günümüze Rumlardan kaynaklanan mal ve can kayıplarımızı gündeme taşımamamız isabetli olmadı.
Üstelik Rumların kuzeyde kalan eski arazilerinin, alan olarak daha fazla olmasına karşın, büyük bir kısmı, çöl tanımında olan Mesarya ovasındadır. Tarımsal değeri çok düşüktür. Türklerin güneyde kalan arazileri ise, alan bakımından daha az olmasına karşın, tarım bakımından çok daha değerlidir.
Kıbrıs’taki tüm ekilebilen tarım arazi alanının(3,435,000 dön.) % 26’sı Türklere aittir. 1,095,000 dön çalılık ve tarıma elverişli olmayan hazine arazilerinde, 609,000 dön olan hali ve mera alanlarında, 1,296, 000 dön orman arazilerinde bizim de hakkımız vardır. (5)
Ayrıca, ada çapındaki tapulu arazilerin %14’ü Vakıflara aittir. Gerçi İngiliz döneminde yasalara aykırı olarak haksız tapu değişiklikleri yapılmıştı. Ancak geçerli kabul edilemez.(6)
KKTC’deki yer altı sularının tümüne yakınının kuruyup tuzlanmasına karşın güneydeki Türklere ait arazilerde çok zengin yeraltı ve yer üstü suları bulunmaktadır.
Kıbrıs Türkleri acil çözümden yanadır. Ancak , görüşmelerin Rum tarafını tatmin edecek formüller bulunması zemininde yürütülmesi yanlıştır.
Özellikle bir devletin, mülkiyet hakkı tanıyan koçanları iptal edip yok sayması ve kullanım hakkı tanıyan belge olduğunu bildirmesi, kendi iradesi ile egemenliğinden vazgeçmesi demektir.
Sonuç Rum yaygarası karşısında sessiz kalmak yerine, gerçekleri ortaya koyarak haklarımıza sahip çıkmalıyız.
(1) https://en.wikipedia.org/…/Flight_and_expulsion_of_Germans_…
.(2) https://en.wikipedia.org/wiki/Operation_Black_Tulip
(3)https://en.wikipedia.org/…/Deportation_of_Germans_from_Roma
(4) (ıhttps://en.wikipedia.org/wiki/Wolf_children)
(5) Tarım sektörününün durumu.TTK Üyeliği 1970
(6) Prof.Öztürk,N.1914 Kıbrıs Vakıf mallarını araştırma raporu
Türk tarafı, toprak konusundaki gerçekleri ortaya koymalı
- 20 Ocak 2024, 10:17
- 183
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
Yolcu, molcu yok. Grev var. - 10 ay Önce
Türk tarafı, "sofralardan eti kaldırın" diyor.
Yolcu, molcu yok. Grev var. - 10 ay Önce
Türk tarafı " soralardan eti kaldırın." diyor.
KKTC Devleti eşdeğer puanlari neden kendisi vermeyip, talebi olanlardan piyasadan bulmalarini isteyerek, gayri nizami aracilara yeni kazanc kapilarinin olusmasina neden oluyor?