24 Haziran 2018 seçimler öncesinde 23 Nisan 2018 tarihli köşe yazımda Türkiye’deki en güçlü cumhurbaşkanı adayının Sn. Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkça belirtmiştim. Nitekim, seçimlerin galibi olmakla birlikte artık Türkiye’de başkanlık sistemi hayat bulacak. Böylelikle, siyasi istikrarın sağlanması için geriye alanlarında etkin ve yetkin bir kabinenin oluşturulması kalıyor. Özellikle ekonomi ve maliye tarafında uzman kişilerin atanması piyasaları memnun edecek ve olumlu atmosfer yaratacaktır. Seçimlerde söylendiği üzere temmuz ayında süresi dolacak olan OHAL’i kaldırma kararı alınması da hem uluslararası topluma hem de piyasalara pozitif tesir edecektir. Ancak siyasi istikrarın sağlanması ekonomik ve mali performans için tek başına yeterli değildir. Akabinde, mali reformların yer alması elzemdir. Dolayısı ile Türk Lirası için kötü günlerin geçtiğini söylemek için henüz erken.
Risk Faktörleri:
Türk ekonomisini olumsuz etkileyen bir dizi risk faktör serisi bulunmaktadır. Bu çerçevede, yükselen enflasyon, cari açık, kamu ve özel sektör dış borcu, artan yerli ve global faizler, küresel ticaret savaşları, uluslararası diplomatik gerginlikler, jeopolitik riskler, yabancı yatırımcı çıkışları ve kredi notunun düşmesi kurlar üzerinde baskı unsuru olmaya devam edecekler. ABD’nin faiz artırımları tüm hızıyla devam ediyor. Sene içerisinde FED’in 3 kez daha ek olarak faiz artırımına gideceği konuşuluyor. Uzun vadeli ABD devlet tahvil faizleri % 3’ü geçmiş durumda. Zira, yükselen faizlerle dolar güçlenirken, sıkı para politikası nedeni ile dolar arzı azalıyor. Türkiye için ise bu faiz politikası negatif etki yaratıyor. Dövize olan talep artarken, dış borçlarda artıyor ve Türk Lirası üzerinde baskı yaratıyor. Buna ek olarak yabancı yatırımcı az riskli ülkede yükselen faizlere yatırım yapmaya başlayınca Türkiye’den döviz çıkışları meydana geliyor. Haliyle, cazibenin artması için kredi riski notlara göre arttığından dolayı yabancı yatırımcıyı çekmek için faizler yükseliyor.
Ticaret Savaşları:
Bakanlar Kurulunun, ABD menşeli bazı ürünlerin ithalatında ek mali yükümlülük uygulanmasına dair karar aldı. Bu kapsamda, Çin, ABD, AB arasında başlayan vergilendirme süreci Türkiye’de de karşılıklı olarak başladı. Yerli üretim ve yerli ürünleri koruma amacı ile getirilen ek vergiler ülkelerde birbirini takip ediyor ve sertleşiyor. Hal böyleyken, serbest ticarete sekte vurulması huzursuzluk yaratırken, ihracatın azalmasıyla birlikte ekonomilerdeki performansları olumsuz etkilemesi söz konusu olacaktır.
Diplomatik Gerginlikler:
Ticaretin yanı sıra, politik ve diplomatik gerginliklerde devam ediyor. Amerika’nın Sesi internet sitesinden yayımlanan habere göre, ABD Dış İlişkiler Yetkilisi Mitchell, Türkiye’ye özellikle hapisteki Amerikan vatandaşları ve Rusya’dan S-400 satın alım planları noktasında sert eleştiriler yöneltti ve bu iki konunun Türk-Amerikan ilişkilerinin gidişatını ciddi şekilde değiştirebileceği uyarısında bulundu. Gerginlik yaşanan büyük ticaret ortağı AB’den ise stratejik ortak olarak Türkiye ile ilişkilerin iyileşmesi çağrısı yapıldı. Keza, Avrupa ile ilişkilerin yeniden rayına oturması son derece muhtemel gözüküyor.
Yeni hükümete iyi şanslar dilerim ve her alanda Türk milletinin başarılı olmasını temenni ederim.