2017 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren Türkiye’de güçlü ekonomik büyüme hedef alınmış ve 2018’in ilk çeyreğine kadar aynı strateji sürdürülmüştü. 2018 yılı içerisinde AB ve ABD ile yaşanan siyasi krizler, bölgede artan jeopolitik riskler, ABD Merkez Bankası faizlerindeki artış yabancı yatırımcının döviz yatırımlarının ülkeden çıkmasına, yerli yatırımcının ise dövize yönelmesine (dolarizasyon) neden olmuştu. Böylece, azalan döviz likiditesi Türk Lirasının hızla değer kaybetmesiyle neticelendi. ihracattan hızlı yükselen ithalata ve kamu harcamalarına dayanan büyüme odaklı ekonomi çerçevesinde yükselen cari açık ve borçlar kur şoklarına karşı daha kırılgan hale geldi. Kurlardaki ve dış ticaret açığındaki artışla beraber enflasyon hızla tırmanmış ve Eylül 2018 dönemi enflasyon % 6,30 artarak yıllık enflasyon % 24,52’ye yükselmiştir. Bu süreçte Uluslararası kredi derecelendirme şirketlerinin iki kere not indirimine gitmesi, risk primlerinin yükselmesi, enflasyonun baskılanması, yatırımcının cazibeli reel faiz geliri sağlaması adına Merkez Bankası fiyat istikrarının yeniden sağlanması amacı ile politika faizi olan 1 haftalık repo faizini ise 14 eylül itibaren geçerli olacak şekilde 24,00’e çıkardı ve 25.10.2018 tarihinde aldığı kararla faiz oranını aynı seviyede sabit tuttu. Sonuç olarak sağlıklı ve sürdürülebilir olmayan ekonomik büyümenin siyasi krizlerin ve ABD faiz artırımlarıyla beraber kur, enflasyon ve faiz üçgeninde tahribat yarattı. Kurlar ve faiz ekim ayında mevcut fiyat aralalıklarında tutunmaya başladı. İthalatın % 22,7 oranında azalmasıyla cari işlemler hesabı eylül ayında 2.592 milyon ABD doları fazla vermiştir. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler açığı 51.125 milyon ABD dolarına gerilemiştir.
20 Eylül 2018 Türkiye Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Berat Albayrak’ın açıkladığı Yeni Ekonomik programla yukarıda bahsettiğimiz sorunlar ve kur, faiz, enflasyon üçgeninde oluşan tahribatın farkında olarak yeni ekonomi stratejilerini açıklamıştı. Bu bağlamda, hedeflenen tedbirleri ve beklenen sonuçlarını aşağıda 4 ana madde halinde özetleyebiliriz;
• Kamu harcamalarında 76 Milyar TL’lik tasarrufa gidilerek bütçe açığının azaltılması,
• Mütevazi ekonomik büyüme politikası ile ısınan ekonomide soğumanın sağlanarak ithalatın, cari açığın ve enflasyonun azaltılması
• Kayıt dışı faaliyetlerin ekonomiye kazandırılması ve ihracatın artırılarak sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümeye geçilmesi
• Katma değeri yüksek üretime geçilerek ihracat miktarı ve kalitesinin artırılması
Sonuç olarak kurlarda ve enflasyonda yaşanan türübülans sonrasında Türkiye’de kamu harcamalarının azaltılması, ithalat – İhracat dengesi korunarak ithal ürün tüketiminin azaltılması ile tasarruf edilerek enflasyonun düşürülmesi hedefleniyor ve ortaya ekonomik ve mali tahribatı düzeltecek bir vizyon ve misyon çıkıyor. İthalatın azalmasından dolayı işsizliğin artacağı öngörülüyor ancak açığın üretimi artıracak istihdamlarla kapatılması hedefleniyor. Kayıt dışı ekonominin ekonomiye kazandırılması ise zaten başlı başına ekonomik büyümeyi sağlayacak önemli bir etken. Peki aynı ekonomik faktörlere bağlılıktan dolayı kur, faiz ve enflasyon üçgeninde direkt olarak aynı türübülansı yaşayan KKTC’nin yeni şartlara göre uyarlanmış bir ekonomik programının olması gerekmez mi? Ekonominin uğradığı tahribat nasıl iyileştirilecek? İlerisi için ekonomik minval ne olacak? Ekonomik kalkınma adına hazırlanması gerekli olan program aşağıda sıralanmış faktörleri kapsamalıdır;
• Kayıt Dışılıkla mücadele edilerek kayıtlı ekonominin büyütülmesi
• İnnovatif ve Adaletli Vergi sisteminin tesis edilmesi ve Devlet gelirlerinin artırılması
• Enflasyonla mücadele (elektrik, benzin fiyatları ile toptan ve perakende fiyatlarının kontrolü)
• Yabancı Yatırımların ülke ekonomisine azami fayda sağlayacak düzeyde şekillendirilmesi
• Sağlık sigortası sisteminin geliştirilmesi
• Yerli üretim ve hizmet sektörünün teşvik edilmesi ve teknolojik katma değerinin artırılması
• Ülkenin tanınması ile ilgili azami özenin gösterilerek buna dayalı yeni sektörlerin oluşması ve mevcut sektörlerin gelişmesi
Tüm bu faktörlerin hayata geçirilmesi için teknik ekiple hazırlanacak olan projelerin hazırlanmasına müteakip maliyetleri bütçe açığı veren ekonomimizden karşılanamazsa 2018 TC kaynaklarından KKTC’ye sağlanan kredi ve hibe protokolü aracılığı ile finanse edilebilir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin sağladığı hibelerinin etkin kullanımı;
• Yatırımlar için 464,3 Milyon TL,
• Reel Sektörün Kalkınması için 212 Milyon TL,
• Teşvik Ödenekleri için 33 Milyon TL
• Kamu Reformları için 76,4 Milyon TL Kredi
Türk Ekonomisinin Dengelenmesi, KKTC Ekonomi Programı İhtiyacı ve Finansmanı
- 29 Ekim 2018, 08:42
- 115
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi