Fiyatlardaki yüksek maliyetler tüketimi Güney Kıbrıs’a kaydırabilir
Türkiye’de sene başından beri yaşanan iç ve dış nedenlerden ötürü kur krizi başlamış ve 13.08.2018 tarihinde piyasalarda yaşanan kara cuma sonrasında tarihi zirveye tırmanmıştı. Bu noktaya kadar sene başından itibaren Türk Lirasında döviz kurları karşısında % 80’lere varan değer kaybı gerçekleşmiş ve devalüasyon yaşanmıştı. Bu süreç esnasında ürün ve enerji ithalatına duyarlı olan Türkiye ve % 90 oranında yüksek seviyede bağımlı olan KKTC’de tüketici fiyatları endeksi sırasıyla % 25,24 ve % 38,13 bandına yukarı doğru fırlamıştır. Bununla birlikte faizler de haliyle yükselmiştir. Bu çerçevede, politika faizleri % 8’den 3 kez faiz artırımı ile % 24 seviyesine çıkmasına müteakip olarak banka faizleri % 28 - % 32 bandına yükselmiştir. Zira bu yüksek faiz oranları bile hala KKTC’deki yüksek enflasyonu örtememiş ve mevduat faiz getirileri enflasyonun altında kalarak negatif getiri pozisyonu oluşturmuştur.
13.08.2018 tarihinden sonra Amerikalı rahip Brunson’ın iadesi ile birlikte yumuşayan diplomatik ilişkiler, Türkiye’nin en büyük ticaret partneri Avrupa Birliği ile bozulan ilişkilerin düzelmeye başlaması, Türkiye’de ithalatın azalmasıyla birlikte cari açığın azalmaya başlaması ve çok sert şekilde düşüş yaşayan yabancı yatırımların tesis edilen güvene dayalı olarak bir kısmının geri kazanılmaya başlaması ile birlikte Türk Lirası yabancı para birimleri karşısında kaba ortalama olarak % 25 civarında değer kazanmıştır. Ancak yıl başı kayıplarını da göz önünde bulundurduğumuzda hala % 30 civarlarında bir kayıp baki kalmıştır.
Son aylarda yaşanan döviz kurlarındaki % 25 ve petrol fiyatlarındaki % 30 düşüşe atfen benzin fiyatlarında bir takım indirimler görülmüş ancak elektrik, gaz gibi devletin enerji politikasına bağlı enerji kaynaklarında hala indirim yapılmadığı gözlemlenmektedir. Dolayısı ile enerji üzerinden kamu yönetimi hala indirim yapmayarak enflasyonu körüklemektedir. Buna ek olarak haberlerde dövizin azalmasına rağmen piyasadaki ürün ve hizmet fiyatlarında indirim olmadığı şikayetleri sürekli gündemi meşgul etmektedir. Keza, ürün ve hizmetlerde oluşan maliyetlerin tek faktörü sadece döviz fiyatları değildir. Bunun yanı sıra indirim yapılmamış elektrik ve gaz fiyatları, % 30 civarında kredi faiz oranları ve enflasyona henüz yansımamış olan % 45 civarında üretici enflasyonu, döviz kurlarının % 25 oranında azalmasına rağmen fiyatların indirilmesi önünde duran önemli engellerdir. Bu yüzden tüketici enflasyonun kısa vadede ciddi oranda azalması maalesef pek mümkün görünmemektedir.
KKTC’de ve Türkiye’de hal böyleyken Kıbrıslı Türklere açık ve erişimi kolay olan Güney Kıbrıs’taki minvale göz atmakta yarar vardır. “Kıbrıs Cumhuriyeti”nde güncel yıllık enflasyon % 3 civarlarında sıfıra yakın seyretmektedir. Kredi faiz oranları Avrupa Para Politikasına göre şekillendiğinden dolayı % 4 civarlarında çok düşük maliyetlidir. EURO’nun % 25,03 oranında düşmesiyle birlikte tüm ürün ve hizmetlerde enflasyon ve faiz maliyeti düşük olduğundan dolayı net olarak % 25 civarında direk olarak indirim yaşanmıştır. Dolayısı ile güney pazarındaki ürünlerin bize maliyeti EURO/TL’nin artması ve azalmasına paralel değişmekte ve TL değer kazandıkça yan tarafta fiyatlar düşmektedir. Böylelikle, Güney Kıbrıs’ın tüketici alımları tahtında rekabet avantajı yükselme eğilimine girmiştir. Sonuç olarak bu eğilim KKTC ekonomisinin daralmasına neden olabilecek önemli bir risk faktördür.