Kapıların açılması, bu zor zamanda belli bir rahatlama getirdi. Bunun yalnızca Kuzeyin yararına olduğunu düşünmek büyük hata olur. Çünkü bunun iki topluma da faydası çok yönlüdür.
Baksanıza, Türkiye ve Yunanistan arasında doruğa çıkan gerilimi, iki ülkenin Dışişleri Bakanlarının yaptığı 25 maddelik antlaşma belli ölçüde düşürdü. Bunu etkileyen nokta, turizm oldu. Çünkü her iki ülkenin de turizm gelirine büyük ihtiyacı var. Ege ve Doğu Akdeniz’de havada savaş uçaklarının denizde de savaş gemilerinin karşılıklı olarak yaptıkları gerilim, yerini sakin bir yaza bıraktı. Çünkü turizm; sakinlik, huzur ve barış ortamı ister. Hatırlardadır, bu gerilim ve Pandemi öncesi, iki tarafın turizmle ilgili, Yunanistan ve Türkiye’yi kapsayan ortak turizm paketleri ve programları vardı. Bundan, Yunanistan ve Türkiye yararlandı.
Evet, Kıbrıs’ta bunun karşılıklı faydasını, 2003’le başlayan ve 2004’le gelişen süreçte misli ile yaşadık. Yalnız esnaflarda değil, tarım ve sanayide de faydasını gördük. Mobilya sanayinden, sağlık alanına, araba tamir ve kaporta işlerine kadar uzayıp giden bir yarar oldu. Güneyin hotellerinin, lokantalarının Kıbrıslı Türk misafirleri; Kuzeyin Hotel ve Lokantalarının Kıbrıslı Rum misafirleri oldu. Ticaret sektörünün iki toplumdan müşterileri oldu.
Elbette ki bu gelişmeden, iki tarafın kapalı olduğu dönemde, kendi içinde bu statükodan beslenen kimi kesimleri rahatsızlık duydu. Evrensel bir doğru var. Ekonomi büyüdükçe gelişme çok yönlü artar. Ekonominin büyümesi ise yalnızca ekonomik önlemlerle olmaz. Bu büyümenin bir beslenme kaynağı; demokrasi, hukuk devleti ise biri de, ülkeler ile toplumlar arası ve içi, barış ortamıdır.
Bu nedenle 2004 sonrası gelişen yumuşama ve uzlaşma atmosferi, iki topluma da pozitif yansıma yarattı. Şimdi uzun bir aradan sonra başlayan bu ilk adım; geliştirdiğimiz, ama belli bir dönem Pandemi nedeni ile yapay milliyetçilik ateşi ile de tetiklenen hastalıklı halin tedavisine doğru, önemli yeni adımları geliştirme potansiyelini de içinde taşımaktadır. Ancak kapılar yeniden açılırken, Kuzey ve Güneyde hala bunun önemini kavramayanlar var. Baksanıza, Kuzeyde Başbakan Sayın Saner, kapılarla ilgili açılma kararını açıklarken, Güneyden gelip, Kuzeye gelecek olan 3. ülke vatandaşlarına kısıtlama koydu. Buna ilk etapta haklı olarak, Hotel ve Seyahat Acenteleri Birlikleri tepki koydu. Bu tepki üzerine Cumhurbaşkanı Sayın Tatar da Hükümet kararına dönük eleştirisel bir açıklama yaptı. Aynı şekilde Güneyde yayınlanan Cyprus Mail Gazetesinde de Kuzeyde ikamet edip, adaya Güneyden giriş yapan yabancı insanlara dönük kısıtlama kararına dönük eleştiri yapıldı.
Pandemiyi fırsat sayıp, Kuzeye gelecek olan 3. ülke vatandaşları ile Brexit kararı sonrası, aynı şekilde Kuzeye gelecek olan İngiliz vatandaşlarına, Yeşil Hat Tüzüğünde tek taraflı değişimle geçiş engeli koyan Güneyin bağnazlarının, bu yanlış uygulamasına dönük; AB ve BM indinde siyasi ve diplomatik hareket koyması gereken Cumhurbaşkanı Sayın Tatar ve Başbakan Sayın Saner, bunun yerine kendi elleri ile Kuzeye gelecek tüm yabancılara, kendinden menkul kısıtlama koyuyor! Sonra tepki gelince topu bir ötekine atma oyunu kuruyorlar. Yani o ilk okuma dersi klasiği gibi. “Topu at, topu tut.”
Sözün hulasası, iki tarafın hem demokratik, hem de ekonomik gelişimi için iki taraf, turizm alanında işbirliği, ortak programlar oluşturmalıdır. Bunu iki tarafın özel kurumları yapmalıdır. Kamu kurumları bunu siyasi nedenle yapamaz. Çünkü bu alanda tüm gerilime karşın işbirliğini yapan Türkiye ve Yunanistan’da siyasi ve kamu yönetimlerinin olgunluğu, Kıbrıs’ın iki tarafında da yok. Bu nedenle iki tarafın kamu kurum ve yönetimleri, özel kurumların işbirliğini engellemesinler, bu yeter. Kapıların açılması, turizm dahil her alanda ortak işbirliği ve ekonomik ilişkinin gelişmesini artırmalıdır.
“Topu at, topu tut”
- 10 Haziran 2021, 02:43
- 221
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi