Haziran başı itibari ile Türkiye ve KKTC’deki enflasyon verileri yayınlanmış ve iki ülkede de yıllık enflasyon yılbaşına göre hafif bir azalma eğilimi gösterse dahi genel eğilimin sabit seviyelere yakın seyrettiği ve enflasyonun etkin şekilde azalmadığı gözlemlenmektedir. 12 Haziran 2019 tarihinde TC Merkez Bankası Para Politikası Kurulu politika faizini % 24’te sabit bırakarak faizlerde bir değişikliğe gidilmediğini açıklamıştır. Kurul kararı faiz indirimin ancak enflasyondaki olumlu ve kalıcı gelişmelere paralel olarak yapılabileceği vurgusu taşımaktadır. Dolayısı ile mevcut durumda Türkiye’de ve KKTC’de uygulanan faizler hala Arjantin’den sonra Dünya’da ikinci en yüksek faiz kategorisinde yer almaya devam ediyor.
Ağırlıklı ortalama faiz oranlarında tüketici kredi faizleri % 25,6 iken, mevduat faizleri ise % 21,6 oranında seyrediyor. Zira, sektör ortalamasında 4 puan faiz marjı söz konusu. Kredi faizlerinin % 34’lerden % 25’lere gerilemesine rağmen hala yüksek seviyelerde olması nedeni ile krediye olan talebi düşürmeye yetiyor. Zira, konut kredileri ve bireysel kredilerde % 85 civarında düşüş yaşanırken, işletme kredilerinde yıl sonu % 45 civarlarında azalış yaşandı. Kredilere olan talebin dramatik ölçüde düşmesi sonucu azalan yatırımlar sonrasında ekonomik daralma yaşanması kaçınılmazdı. Nitekim ekonomide 3 dönem üst üste yaşanan daralma hala daha trendini korumaktadır. Kredilerin artması ve paralelinde yatırımların artması için faizlerin düşmesinin gerektiği ekonomik bir gerçekken, bu aşamada beklenen nihai hedef enflasyonun düşmesidir. Ancak, enflasyonun düşürülmesinde ülkede üretimin artması ve Türk lirasının stabil hale gelmesi son derece önemli rol oynamaktadır.
Ülkede bu denli yüksek faizlere rağmen azalan güven ve artan politik ve jeopolitik riskler sonrasında Türk Lirasına gerek iç talep gerekse dış talebin azalmakta olduğunu gözlemleniyor. Zira, İstanbul seçimlerinin 23 haziranda tekrarlanması, Akdeniz’deki gaz sondajları ve ADB ile S-400 konusunda yaptırım uygulama açıkalamları söz konusu riskleri artırıyor. Ülkenin risk primi olan cds’lerin 460 puanlara fırlaması yerli ve yabancı yatırımcının risk iştahını azaltıyor. Bu bağlamda, menkul kıymetlere yabancı yatırımlarında sene başından itibaren 7,62 Milyar dolar çıkış yaşanırken, yurt içi kişilerin mevduatları sert şekilde yükselerek 185,8 Milyar dolar seviyesine çıktı. Türk lirasına karşı hem iç hem de dış talebin sert şekilde azalması ise gerek Türk Lirası gerekse Türk varlıkları üzerinde baskı kurarken, belirsizlik kaynaklı oynaklık devam ediyor. Sonuç olarak tüm politik ve jeopolitik risklerin akılcı diplomatik girişimlerle, güven veren demokratik normlarla yönetilmesi ve rasyonel ekonomik reformlarla desteklenmesi önümüzdeki süreçte enflasyon, faiz ve kursarmalına yön vermek için önemli araçlar konumundadır.