banner564

Testiyi dolu getiren belli! Başka bir projesi olan var mı?

Toplumsal gelişim için önerilen belli başlı üç anayol vardır… 
Birincisi, Kıbrıs sorununun çözümlenmesi ve adanın federal temellerde birleşmesidir… Uzak ihtimal… Kıbrıs sorununu çözmeye niyeti olan yoktur ve bu amaçla görüşme başlatma girişimleri bile hüsranla sonuçlanmaktadır.
İkincisi, bugünkü durumu Türkiye’nin desteği ile sürdürmektir. Belli başlı yatırımlar Türkiye tarafından finanse edilecek; Maliye Bakanlığı biraz da tasarruf tedbirleri uygulamaya çalışacak… Kendi aramızdaki bölüşmenin gerçekleşmesi sürecinde vurma kırma olacak… Bu arada içimizden biri başbakan olarak Türkiye’den para getirmek için uğraşıp duracak. Gidebildiği kadar gidecek…
Üçüncüsü, gerçek bir küçülmeyi ve refah kaybını göze alarak işe yeniden başlamaktır. Kuzey Kıbrıs’ın ve burada yaşayan insanların kalkınmaya ilişkin potansiyellerini küresel gerçeklere uygun ve akılcı projelerle değerlendirmektir. İşte buna gerçek anlamda “kendi ayakları üzerinde durma” denebilir… Bu süreçte Türkiye, Avrupa Birliği ve Dünya Bankası gibi devlet veya kurumların desteği olacaksa başımız üstüne…
Birinciden umudu kestik demiştim… Taraflar, Holguin’in görevine üç aycık daha devam edip etmemesi üzerinde anlaşmakta bile zorlanıyorlar, nerede kaldı müzakere başlatmak ve sonuçta çözüm üretmek… Bunlar bize uzak işler!
Üçüncüsü zordur; refah kaybını bile göze alarak geleceği şekillendirmek iddiası taşımaktadır. Akıl ve emek ister! Önce hangi işleri yaparsak yurtdışından kaynak çekebiliriz sorusuna yanıt vereceksiniz. Turizmin kalitesini artırmak, yükseköğretimi tam anlamı ile yeniden yapılandırmak ve konut sektörünü her tür kötülüğün anası olarak görmekten vazgeçmeniz gerekecek. Tarımı eski usullerle değil, modern işletme prensipleri ile yürütmek de oldukça zor olacak. Devlet bu işleri tam olarak destekleyemezse bile yeni kurallar geliştirerek bu değişimi organize edebilir. Ne yazık ki ortada ne böyle bir akıl var; ne de bunun için emek harcamaya gönüllü insanlar…
İkinci yolda yürümekteyiz ve bir süre deha yürüyeceğiz gibi görünmektedir. Başbakan Ünal Üstel, bu seçeneği oldukça iyi götürüyor; zamanının yarısını Ankara’da geçirmekte, Türkiye ile KKTC arasında bir köprü vazifesi görmektedir. Başımız her sıkıştığında “Anavatan Türkiye yanımızda” stratejisini çalıştırmakta ve her seferinden testisi dolu olarak dönmektedir. Yüksek enflasyonun kamu maliyesine sağladığı katkı nedeniyle maaş ödemede de bir sorun yaşamamaktadır. Dikkatinizi çekmişse UBP Genel Başkanlığına aday aday olma potansiyeli taşıyanlar bile Ünal Üstel’in arkasında toplanmaya başlanmıştır. 
Bu yolun günümüzdeki lideri Ünal Üstel’dir… UBP Genel Başkanlığı için aday olmak isteyen UBP’liler, toplumsal refah için Üstel’in yaptıklarından daha başka ne yapabileceklerini ortaya koymaya dahi cesaret edememektedirler. Aynı şey UBP dışındaki muhalefet için de geçerlidir. Zaman zaman patlak veren sorunlara karşı söyledikleri tek şey vardır: “Yönetemiyorsunuz”! Halkın belli kesimlerini yakan sorunların derinleşmesini, öfkeye ve oya dönüşmesini umut etmekten başka seçenekleri yok galiba!
İnsanlar kendilerini ve ailelerini bu düzende nasıl yaşatabileceklerinin hesaplarını yapıyorlar. Bu hesaplarda yeni bir toplumsal dönüşüm beklentisi yoktur ama… 
Ortada proje yok ki, umut olsun… Umut yok ki değişim sürecine katılım beklensin! 
Şimdiki düzen bellidir; budur! Bu düzenin kralı da bellidir!


Başbakan Üstel, Başbakanlık projesini Türkiye ile iyi ilişkileri sürdürmek üzerine kurdu. Şimdiye kadar başarılı olduğunu söylemek zorundayız! Düzen buysa, kral da o’dur!
 

YORUM EKLE

banner608

banner473