Geçtiğimiz günlerde Kuzeydeki işini bırakıp, Güneye çalışmaya giden bir tanıdıkla konuşuyordum. Kendisi asgari ücretin biraz üzerinde bir maaşla çalışan, eşi de asgari ücretle çalışan bu kişi, artan pahalılık ve yangın yerine dönen memlekette, borç taksiti ödediği için artık geçinemez olmuştu. Bu nedenle yıllarca çalıştığı iş yerini bıraktı ve Güneyde iş buldu. Ek ödemeleri ile birlikte bin EURO bir ücret alıyor. “Bu para ile Güneyde de yaşamak zordur ama kur farkı nedeni ile Kuzeyde bir az daha nefes alır oldum” dedi.
Ama bana şunu da söyledi;“ Şimdi biz, Güneyin Pakistanlıları olduk.” İşlemek hiç ayıp değil. Emek ve alın teri en önemli değerdir. Ama şimdi bu yaşadıklarımızdan ötürü, evini, yurdunu ailesini bırakıp, Kuzey Kıbrıs’a çalışmaya gelen Pakistan, Anadolu veya başka diyarlardan gelen insanlara dönük daha bir anlayışla bakmak gerektiğini de kavramamız gerekir.
“ Çeken bilir” diye bir sözümüz var. Evet, herkesin ayrı ayrı çektiği acı var. Çoğu bir birine benzemez. Çektiği acıyı başkasının görmesini istemeyen bir toplumsal yapımız da var. Paçası tutuşmayan çok az kesim kaldı. Ancak paçası tutuşmayanlar, paçası tutuşan binlerce insanı gördükçe, kendisi de paçam ne zaman tutuşacak diye devamlı paçasına bakmaktan, yaşamdan eskisi gibi zevk alamaz hale geldi.
Bu ortamda gençler ve onların aileleri onlardan daha fazla memleketten kaçmaktan söz ediyor. Çünkü yalnız pahalılık veya işsizlik, geçim derdi değil onları bunaltan. Aynı zamanda kendi iradesi, kimliği veya enerjisi ile ülkede, yönetimde etkin olamayacağı tespiti de yapıyor. Çünkü kendi iradesi ile beğenip seçtiklerinin veya beğenmeyip seçmediklerinin özgür tartışmaları ile oluşan bir siyasi ortamın yerine; tepeden inme, hiç aklına dahi gelmeyen ekiplerin kendini yönetmek için “görevlendirildiklerini” yaşıyor. Buna itiraz edenleri de takdir ediyor. Ama bunun değişmeyeceğine de inanıyor. Çünkü kendi gücüne yabancılaşıyor.
İşte böyle bir ortamda çok dikkatle değerlendirmeler yapılmalıdır. Her şeyden evvel itiraz ettiğiniz duruma, sizin gibi itiraz etmeyenlere ve başka nedenlerle itirazını sesiz yapanlara dönük saygılı bir dille, itirazın neden ve niçin olması gerektiğini anlatmak gerekir. Onların neden bu noktada olduklarını da kendilerinin ifade etmesine fırsat tanımak gerekir. Onların endişe ve size dönük kuşkularını onlardan öğrenip, bunu gidermek, en başta yaşadıklarımıza itirazı olanların görevidir. Yoksa kısa, keskin ifadelerle doğru bildiklerinizin tekrarı ile yalnızca belli bir ekolun, dar çeperinde kalırsınız. Çünkü yaşam artık, yalnız eski değerlerin ve yargıların ifade edilmesi ile şekillenmiyor.
Bu enflasyon ortamı herkesi yakıyor. Kimisinin paçasını, kimisinin ceketini, kimisinin parmağını, kimisinin elini, yüzünü yakıyor. Yani büyük bir çoğunlukta o deyim geçerli. “ Para suyunu çekti”. Ama suyunu çeken yalnız para değil. Toplumsal moral, hukuk düzeni, demokrasi, irade gibi değerlerde suyunu çekti. Önemli olan hem maddi hem de manevi alanda aynı toplumsal tencerede kaynayanların; “suyun çekildiği” bu ortamda, tencerenin dibinin tutmamasına ve tencerenin yanmamasına özen göstermesidir. Önemli olan; Ahmet Kutsi Tecer’in, “Orada bir köy var uzakta” şiirinin, güzel ve nostaljik sevgisi yerine; “burada bir vatan ve toplum var” diyerek, tutuşan paçaları birlikte söndürecek, kırılanı döküleni el birliği ile ayağa kaldıracak, ortak demokratik değerleri geliştirip, bunlar etrafında buluşup, çok yönlü devinim geliştirmektir.
Tencere yanmasın
- 20 Haziran 2022, 09:40
- 142
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
Turkish power - 2 yıl Önce
Mr efe kurtuluşu ab NATO Euro da arama adam olup ayaklarının üzerinde durmakta ara yani kendinde dilenci olma onurlu şerefli ol
Ziya @Turkish power
- 2 yıl Önce
Şerefli derken,senin gibi mi yani? Kalsın abi almayım ben...
Devletimizin adı Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olsun. Avrupa Birliğine üye olalım.Para birimimiz euro olsun.Nato'ya üye olalım.Tek kurtuluş yolumuz budur.