Anaya bakıyorsunuz; iki ayı aşkın bir süredir kıran kırana bir yerel seçim süreci yaşıyor...
Dünyada benzeri görülmemiş bir durum...
Yavruya bakıyorsunuz, henüz 6 aylık bir hükümet, 3 ay sonra yapılacak yerel seçimler nedeniyle dağılma noktasına gelmiş...
Ülkenin en kritik sorunlarını görüşmek için ‘zaman ayıramayan’ hükümet üyeleri haftalardır ‘koalisyonun geleceğini’ ve ‘yerel seçim ittifaklarını’ görüşüyor...
Parti Meclisleri, MYK’lar, sabahlara kadar devam eden toplantılar...
Halbuki bu ülkenin önceliği, kimlerin belediye başkanı olacağı veya hangi partilerin iktidara geleceği değildir...
Öncelik batmış bir ülkenin ayağa kaldırılması için proje üretmektir...
Parti çıkarlarına ayrılan zamanın onda biri ülkeye hizmet için ayrılmış olsaydı bugün bu noktaya gelinmezdi...
Çöplerin işgali altında
Doğanın yok edildiği, her tarafın çöplerle kaplı olduğu bir ülke durumundayız...
Belediyelerin büyük bir çoğunluğu maaş ödeyemez hale gelmiş...
Hasan gitse, Ahmet gelse ne olacak?..
Başkent Lefkoşa yıllar öncesinden kanalizasyona kavuştuğu halde, hala yüzlerce ev ana şebekeye bağlanmış değildir...
Neden?..
Bir yaptırım yok da ondan...
Lefkoşa’nın yarıya yakın bir kısmında hala kuyu var...
Toprak mahvolmuş durumda...
Çevreye ve insanlığa bundan daha büyük bir zarar verilebilir mi?..
Sular kullanılmaz halde
Lefkoşa’da ve adanın birçok bölgesinde musluklardan akan sular bırakın içmeyi ‘kullanılamaz’ durumda...
Ağız ve vücut yıkamak dahi tehlikeli...
Ama hiç kimse buna bir çare üretemiyor...
Tüm kentlerde yeşil alan sorunu var...
Parklar, kaldırımlar, aydınlatma yetersiz...
Başkent Lefkoşa’da bile hava karardıktan sonra birçok bölgeye gidemezsiniz...
Terk edilmiş, savaş koşullarının hüküm sürdüğü bir kent görünümü var...
Lefkoşa’nın ve diğer kentlerin belirli yerleri temiz olabilir...
Ama büyük bir bölümü pislik içindedir...
Organize Sanayi Bölgesi’ni ziyaret edenler görecekler...
Çöpler ve gece kondularla kan ağlar bir durumda...
Gerek burada, gerekse başka yerlerder devletin izini göremezsiniz...
Boşlukta yürüyen, içi, dışı kararmış bir insan gibisiniz...
Umutlarınız tükeniyor...
Bu topraklar üzerinde yaşamakta olduğunuza bin pişman hale getiriliyorsunuz...
Yazık ve günah değil mi?..
Ondan sonra “Rum’a teslim olmak yoooook” diyorlar...
Bir referandum daha olsun...
O zaman nelerin olacağını görürsünüz...