banner564

Tanınma kaçınılmazdır

İslam Dayanışma Spor Federasyonu (ISSF) tarafından 4 yılda bir düzenlenen ve bu yıl Konya’da yapılan ‘İslami Dayanışma Oyunlarına davet edilmememiz hepimizi üzmüştür.
Özellikle KKTC’ni tanıyan anavatanımızın ev sahipliğinde düzenlenen bir sportif etkinliğe bile davet edilmememiz, çeşitli yorumlara sebep olmuştur.
İslam Teşkilatının gözlemci üyesi olmamıza rağmen davet edilmememizin sebepleri, halkımıza açıklanmalıdır.
Böyle haksız ambargolarla cezalandırılmamıza son vermenin çaresi, anavatanın yardım ve desteği ile tanınmamızı sağlamaktır. 
Aksi halde dış ve iç düşmanların, bizi müzakere masasında oyalayarak, çökertilmek tezgahına boyun eğmiş olacağız.
Rum yetililerin zaman zaman yaptığı açıklamalar ve müzakerelerde dayattıkları şartlar, federasyon adı altında ENOSİS’e sıçrama tahtası olarak kullanabilecekleri bir çözüm peşinde olduklarını göstermektedir.
Gerçeği belirtmek gerekirse mevcut avantajlı durumları nedeniyle, Rumların bizimle eşit ortaklığa dayalı bir çözümü kabul etmeleri için, hiçbir neden yoktur.
1963’te Kıbrıs Cumhuriyetini silah gücü ile zapt eden Rum, suçlu olmasına rağmen ödüllendirildi.
Mağdur edilmemize rağmen biz de cezalandırılıyoruz. Dünyaya güneydeki yönetimin sadece Kıbrıs Cumhuriyetinin iki kurucu ortağından biri olduğunu belge ve kanıtlarla anlatmalıyız. Kıbrıs Cumhuriyetinin kurucu ortaklarından biri olarak bizim de devlet kurma hakkımız olduğunu belirtmeliyiz.
Yaşanan acı deneyimlere rağmen, her koşulda Rum-Yunan ikilisini desteklediği bilinen emperyalistlerin güdümünde olan AB ve BM istediği için, müzakerelere kaldığı yerden ve federal birleşme zemininde devam edilmesini kabul etmemiz, ilmiği kendi elimizle boynumuza geçirmeye razı olmaktır. 
Çünkü müzakerelerde bize dayatılan çözüm, laf cambazlığı yapılarak federasyon adı altında, Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklığından da daha kötü, Rum’un başat olacağı bir çözümdür.
Devletimizin tanınması durumunda, Rum’un makul çözümü kabul etmemesinin en büyük nedeni olan, Kıbrıs cumhuriyeti avantajı etkisiz duruma getirilecek. Böylece sözde değil gerçek siyasi eşitliğe dayalı, iki kesimli, iki toplumlu ve eyalet değil ‘GERÇEK İKİ EGEMEN KURUCU DEVLETLİ’ çözüme razı olmak zorunda kalacak; 
Devletimizin tanınması durumunda Rumlar, ENOSİS idealini gerçekleştiremeyeceğini anlayacak ve artık adada barış ilelebet bozulmayacak;
Ulusal kimliğimizi, dinimizi ve dilimizi kaybetmeden Kıbrıs’ta varlığımızı ilelebet devam ettirme olanağına kavuşacağız;
Devletimizin tanınması ile uluslararası toplumun ve hukukun parçası olacağız ve haksız ambargolardan kurtulacağız;
Rum ve içimizdeki işbirlikçilerin, kaleyi içerden çökertmek amaçlı faaliyetleri sona erecek ve ülkemiz huzura kavuşacak; 
Devletimizin tanınması durumunda, Rumlar tüm ada adına doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynakları üzerinde hak talebinde bulunamayacak;
Ülkemizdeki siyasi belirsizlik ortadan kalkacağı için, yabancı ülkelerde yaşayan soydaşlarımız vatanlarına dönecek ve ekonomimize katkıda bulunacak;
Yabancı iş insanları hiç çekinmeden ülkemizde yatırım yapacak, böylece yeni istihdam olanakları yaratılacak ve gençlerimiz göç etmek zorunda kalmayacak;
Avrupa Birliği siyasi nedenlerle Rumları tüm ada adına üye kabul etme hatasını düzeltmek amacı ile üye olmamız için bizim arkamızdan koşacak; 
Devletimizin tanınması durumunda Rum yöneticileri, ada adına konuşamayacak, taleplerde bulunamayacak, anlaşmalar yapamayacak, aleyhimizde tek yanlı kararlar çıkarılmasını sağlayamayacak;
Tanınmamız durumunda, Avrupa Birliği anavatanı üye almak için, Kıbrıs sorununun çözümü bahanesini öne süremeyecek;
Halen KKTC’de bazı siyasilerin hala daha sırf BM ve AB uygun görüp desteklediği için müzakerelere kaldığı yerden devam edilmesini savunması, tarihe mal olacak büyük bir hatadır. Çünkü BM ve AB’nin her koşulda Rumların ulusal tez ve davasını destekledikleri inkar edilemeyen bir gerçektir.
Ayrıca emperyalistlerin güdümünde gerçekleştirilen anlaşmalar,  mazlum halklara mutluluk ve sorunlarına çözüm getirmemekte, onları çok daha kötü duruma götürmektedir. 
Masada harcanan 52 yılda yaşanan deneyimler, çözümün sadece KKTC’nin tanıtılması ile mümkün olabileceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle Kıbrıs sorununun çözümünü ve Rumlarla müzakerelere başlamamızı isteyen kuruluş ve devletlere, önce KKTC’ni tanımalarını şart koşmalıyız. Emperyalist devletler ile onların güdümünde olan BM ile AB’nin KKTC’nin tanınmasını engellemeye kalkışması durumunda, devletimizin tanınmasına kadar, anavatana bağlı özerk seçeneğe önlemek zorunda kalacağımızı açıklamalıyız.
Ambargolarla ve 5. kol faaliyetleri ile bizi çökertene kadar, statükonun sürdürülmesine boyun eğmeyeceğimizi belirtmeliyiz.
 

YORUM EKLE

banner471

banner474