Küçük bir ülkede yaşıyorsunuz...
Doğası mükemmel...
Dünyanın en sağlıklı hayvanları, sebze ve meyvelerinin bu ülkede yetişmesi gerekmez mi?..
Elbette öyle...
Yeni Zelanda et konusunda dünyanın en iddialı ülkelerinden biridir...
Bir zamanlar Kıbrıs’ta yetişen hayvanların eti de mükemmeldi...
Zaman içinde, diğer özelliklerimiz gibi, kaliteli hayvan yetiştirme özelliğini de yitirdik...
Çünkü; her taraf çöple kaplandı...
Kaliteli yem ithal edilmedi...
Hastalıklarla mücadele önemsenmedi...
Durum böyle olunca, diğer sektörler gibi hayvancılık da kalite açısından geriledi...
Hayvan üreticileri özellikle son yıllarda hayvanlarına yem bulamaz oldu...
Ve bu insanlar; kanserojen olduğu için çöplüğe bırakılan yemleri dahi çalmak suretiyle hayvanlarına yedirmek zorunda kaldı...
Ürünü alıyor, parayı vermiyor
Sorun bu kadarla da kalmıyor...
Binbir zorlukla elde ettiği sütü devletin ilgili kurumuna teslim eden üreticiye hak ettiği parayı da vermez oldular...
“Bugün git, yarın gel” misali bu insanlarla alay edildi...
Aylarca süt parasını alamayan üretici, diğer yandan devletin bir başka kurumundan satın aldığı yemlerin parasını ödemeyez duruma geldi...
Toprak Ürünleri Kurumu’na verilen çekler karşılıksız çıktı...
Sonunda bu insanlar çek yasağına girdi...
Şimdi eğri oturup, doğru konuşalım...
Hayvan üreticisi bir taraftan hastalıklarla uğraşıyor...
Hastalanan hayvanlarını tedavi edemiyor...
Diğer yandan sattığı sütün parasını alamıyor...
Kaliteli yem bulamıyor...
Ve tüm bu olanlar karşısında patlama noktasına geliyor...
Tıpkı narenciyede olduğu gibi...
Sabrın da sonu var
Narenciye üreticileri de hayvancılar gibi iflas noktasına geldi...
Teslim ettiği ürünün bedelini aradan 10 ay geçtiği halde alamayan bir insan ne yapar?..
Elbette bunalıma girer...
Ağaçlarına bakamaz...
İlaçlama, gübreleme yapamaz...
Evine ekmek götüremez...
Çocukların okul harçlarını ödeyemez...
Sosyal Sigorta Kurumu’na prim yatıramaz...
Hastalandığı zaman devlet hastanelerinden yararlanamaz...
Yürekler acısı bir durum...
Hükümet, bu insanların sorunlarına çözüm üretmekle mükelleftir...
“Ne yapalım satamadığımız narenciye konsantre olarak işlendi ve elde kaldı” diyerek, sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir...
Narenciyeyi ihraç edemeyen ve konsantre üretimini tercih eden kurumun yönetimi devletin elindedir...
Ortada bir başarısızlık var ise devlet buna müdahale eder...
Başarabilenleri işbaşına getirir...
Hatta, bu kurumu özelleştirir ve kendisi işin içinden çekilir...
Ama böylesi bir durumda dahi üreticinin desteklenmesi ve yeniden üretebilir hale getirilmesi şarttır...
Üretim olmayan bir ülkede bereket de yoktur...
Toplumu tüketime alıştırırsanız...
Herkes devletin kapısına dayanır ve sizden kamu görevi ister...
Kamuda personel sayısının artması, bütçenin tamamen maaşlara gitmesi ve devletin yatırım yapamaması demektir...
Böylesi bir yönetim şekli dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir kabilesinde yoktur...