Geçmişten kalan belgeler, adamızda birçok defa şiddetli kuraklıklar yaşandığını ve bu nedenle insanların başka yerlere göç etmek zorunda kaldığını gösterir.
Venedikliler döneminde 7 yıl süren, üst üste şiddetli kuraklıklar sonucu, halk başka ülkelere göç etmek zorunda kalmış ve ada ıssızlaşmıştı. (D.E.Hutchins 1909,Report On Cyprus Forestry)
Osmanlı kayıtlarında, 1746, 1747, 1748 yıllarında şiddetli kuraklık, çekirge salgını ve kıtlık olduğu ve ekmeklik buğday gereksiniminin Trablusşam’dan dış alımla karşılandığı belirtiliyor(Özhul, A. E.) 1869 – 1870 yıllarında da çok şiddetli kuraklık olduğu ve 12 ay hiç yağmur yağmadı.
Türk yönetimi döneminde, Kıbrıs ormancılığının yeniden yapılandırılması için, getirilen Fransız ormancılık uzmanı Madon, 1881 yılında hazırladığı raporda, adanın büyük bir kısmının çölleştiğini belirtmişti.
20.yüzyılda kayıtlara geçen ilk şiddetli kuraklık 1909 yılında olmuştur. Bu yılda Atalasa’ya 228, Değirmenliğe 206.5 mm., Beyarmudu’na 309.3 mm., Avgoru’ya 138.1mm., ve Salamis’e 185mm. yağış düşmüştü.
KKTC Meteoroloji Dairesi verilerine göre, 1909 -2000 arasındaki dönemde: 1905, 1909, 1925, 1933, 1941, 1972, 1973, 1980, 1982, 1886-87, 1989, 1990 ve 1995 yılları kurak geçmiş ve bu yıllarda 1940 – 71 arasındaki yağış ortalaması olan 402.8 mm’nin altında olmuştur.
Yakın geçmişte 3 yıl üst üste kuraklık yaşanmıştır. 2005’de 348.4mm., 2006’da 379mm., ve 2007-2008’de 397mm. yağış düşmüştür. Bu rakamlardan ikisi son 30 yıllık yağış ortalaması olan 374.9 mm’nin altında, üçüncüsü de biraz üzerindedir. Ancak, 2007-2008 yağış sezonunda Alevkayası’na 144 mm. gibi çok az yağış düşmesi, buradaki bitkilerde kurumalara sebep olmuştur. Aynı dönemdeki sıcaklık ortalamalarına gelince, biraz arttığı görülüyor. 19 derece olan son 30 yılın sıcaklık ortalamasının, 2005’de 19.3, 2006’da 19.8 ve 2007’de 19.8 olmuştur.
2005 -2008 arasındaki üç yıllık kuraklık sonucu, kuru tarımda üretimin önemli ölçüde zarar görmesi yanında, bazı orman alanlarındaki çam, servi, sakız ağacı (şinya) ve sandal gibi maki bitkileri de kurumuştur.
Gerçi, geçmiş dönemlerde de orman ağaçlarının kuraklıktan kuruduğu biliniyor. Örneğin; 1972 – 73 hidrometeorolojik dönemde 117 mm. yağış alan Alaevkayası’ndaki maki türleri çiçek açmamış, kayalık ve sığ topraklardaki çamlar kurumuştu. Ayrıca, Rum kesiminde bulunan Vuni tepesinin alt kısmındaki volkanik alanlar üzerinde bulunan çam ağaçlarının bazıları kurumuştu.
Atmosferdeki sera gazları kirliliği nedeniyle, dünya sıcaklık ortalamasındaki genel artış ve buna bağlı olarak kutuplardaki buzların ürkütücü boyutta erimeğe başlaması, küresel ısınmanın etkilerinin görülme başladığının somut belirtileri olarak kabul ediliyor.
Bu nedenle, ülkemiz küresel ısınmadan en çok etkilenecek bölgede bulunduğuna göre; küresel ısınmanın gidişatının, uluslararası düzeyde işbirliği ile değiştirilmemesi durumunda, önümüzdeki yıllarda kuraklıktan daha fazla etkileneceğiz. Üstelik bundan sonra kuraklıklar geçmişte olduğu gibi gelip geçici de olmayacaktır.
İşte bu nedenle, kuraklığın kıskacında olan ve çölleşmeye yüz tutan Kıbrıs’a anavatandan temin edilen suyun değerini bilmeliyiz.
Anavatanın getirdiği suyun akılcı ve planlı yönetimi için, gerekli adımlar atılmalıdır.
Suyun akılcı ve hesaplı yönetilmesi için gerekli adımlar atılmalıdır
- 14 Ağustos 2019, 03:42
- 42
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi