Su bütün dünyada, özellikle bizim yaşadığımız kurak coğrafyadaki insanlar için, en önemli ve öncelikli temel gereksinimdir.
Dünyamızda sulamada kullanılabileceğimiz, hele içilebilecek kalitede su miktarı çok azdır. İçmeye elverişli su oranı bütün dünyada sadece %2.5dir. Bunun da %70’ine ulaşamıyoruz ve kullanamıyoruz.
Dünya nüfusunun sürekli artması, çevrenin kirletilmesi ve buna bağlı olarak da iklim bozulması nedeniyle, suyun her geçen gün azalacağı ve daha da değer kazanacağı aşikârdır.
2050’de dünya nüfusunun 9 milyar olacağı tahmin edilir. Bu nüfusun yaklaşık 4 milyarı su sıkıntısı içinde yaşayacaktır.
Ülkemiz ada olması ve kurak coğrafyada yer alması nedeniyle, hidrojeolojik beslenme su kaynakları ve yağış bakımından oldukça dezavantajlıdır. .
Yağışların yetersizliği; yeraltı kaynaklarımızın beslenememesine, akiferlerdeki su düzeyinin hızla düşmesine, sonuçta deniz suyunun akiferlerimize karışmasına ve tuzlanmaya sebep oldu.
Üstüne üstlük yeraltı sularını sorumsuzca kullanmamız, yeraltı su kaynaklarımızın kurutulmasını ve deniz suyunun akiferlere girerek tuzlanmasını hızlandırmıştır.
Sorumsuzca çekim ve sondajlar sonucu, debisi 160 lt/sn olan Değirmenlik baş pınarı ve debisi 60 lt/sn olan Lapta baş pınarları kurutulmuştur.
KKTC’de 15 dolayında akifer saptanmıştır. Bunların en önemlisi Güzelyurt ve Beşparmak dağları ile Girne sahili şeridindeki akiferleridir.
Fakat bu yeraltı su kaynakları, büyük ölçüde tuzlanıp kurumuştur. Halen faal durumdaki kuyulardan elde edilen gerek kullanma suyu, gerekse tarımda kullanılan suların tümüne yakını, kalite bakımından dünya kriterlerine uygun değildir.
Görüldüğü gibi mevcut koşullar ve gerçekler nedeniyle, büyük fedakarlık ve maddi harcamalarla, ülkemize su getirilmesi olağan üstü bir hizmet ve bizim için nimettir.
Fakat su projesinin belirli bir ömrü vardır. Bu nedenle projenin ömrü tamamlanana kadar, isabetli bir su yönetimi ile kuruyan ve tuzlanan yeraltı sularımızı rehabilite etmemiz kaçınılmazdır.
Su projesinin ömrü tamamlandıktan sonra hüsranla karşılaşmamak için, hiç olmazsa belirli bir zaman dilimi içinde, su yönetiminin ihale ile ve yap işlet devret yöntemi ile teknik ve mali donanıma sahip, özel bir kuruluşa verilmesinin en isabetli bir seçenek olacağı görüşündeyim.
Çünkü teknik gereklilik bakımından Anavatandan getirilen su ile birlikte, atık suların ve tüm akiferlerdeki suların tek merkezden, tekniğine uygun bir şekilde yönetilmesi gerekir
Halen denizdeki borularda meydana gelen kopmalar nedeniyle ortaya çıkan su sıkıntısından ibret alınmalı ve her olasılığa karşı mutlaka yeraltı su kaynaklarımızı zenginleştirmemiz kaçınılmazdır..
KKTC’de turizmin öncü sektör olarak kabul edilmesi ve önümüzdeki yıllarda turizm kesiminin büyümesi, tatilcilerin yaz aylarında ülkemize gelmesi, yüzme havuzlarının artması, yaşam biçimimizdeki değişiklikler( çamaşır ve bulaşık makinesi kullanımının yaygınlaşması) nedeniyle su üzerindeki baskı daha da artacaktır.
Yaşanan dönemde bizden daha fazla su kaynaklarına sahip olan ülkelerde bile, çeşitli tasarruf önlemleri alınmaktadır. Örneğin bazı ülkelerde bahçelerin gündüz sulanması, bazı ülkelerde salma ve hortum ile sulama, bazı ülkelerde de çimen ekilmesi yasaktır.
Özetle belirtmek gerekirse siyasi yetkililer, ACİLEN su yönetimi ile ilgili olarak gerekli çalışmaların yapılmasını ve önlemlerin alınmasını sağlamalıdır. Aksi halde gelecekte ciddi sıkıntılarla karşılaşacağız.
Suda popülist ve kazanç odaklı yaklaşımın bedeli ağır olacak
- 16 Eylül 2020, 10:08
- 70
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi