Günümüzdeki küresel ısınma nedeniyle su, günden güne daha da önem kazanıyor. Özellikle kullanılabilir suyun çok kısıtlı olması, Kıbrıs Adası gibi kurak bir coğrafyada suyu daha da önemli kılıyor. Türkiye’den gelecek olan su ile ilgili çok şeyler yazıldı söylendi, insanlara umut verildi. Çok çetin geçen 2015 yaz koşullarında yaşadığımız susuzluk sürecinde, Türkiye’den gelecek olan su ile yaşanacak refahtan, bolluk bereketten konuştuk hep. Su geldi kapıya dayandı ve nihayet susuzluğumuz sona erecek derken daha farklı konular gündeme gelmeye başladı. 

Suyu kim yönetecek?

Türkiye’den gelecek olan suyu yönetmeye talibiz fakat karnemiz buna müsait değil. Adanın kuzeyinde kendi egemenliğimiz altında 1974’den günümüze gelinen noktada bağımlı bir ekonomi geliştirdik. Türkiye’nin ekonomimize olan katkısı yadsınamaz. Ekonomimize sağlanan katı, toplumumuzun sadece belirli bir kesimine refah sağlamaktadır ki söz konusu ekonomimizdeki kamu sektörüdür. Sağlanan ekonomik katkı ile üretmeden tüketen bir toplum haline geldik. Kısaca hazıra alıştık. Alıştık konusu, kesinlikle tartışılır bir konudur çünkü alıştırıldık diyenler olduğunu da duyar gibiyim. Fakat kısaca şunu söyleyeyim bizler dünden razı olmuşuz bu duruma. Aynı şekilde suyu da hazır bulursak, yönetimini ne şekilde sağlarız!!!

Belediyeler birliği kendi su gelirlerini düşünerek Türkiye’den gelecek suyun yönetimi için bir proje hazırlamışlar fakat kendi yerel kaynaklarımız için bir çalışma yapıldı mı?

Kendi yerel su kaynaklarımızı ne kadar idare ettiğimizi kendi kendimize sorgulamalıyız. 

Kısa süreli yağan yağışlardan yararlanmak için neler yaptık?

Yeraltı kaynaklarımızı ne oranda koruyabildik?

Sahip olduğumuz yerel su kaynaklarının yönetimini ve denetimini sağlaya bildik mi?

Büyük bir oranda bu sorular karşılığını bulamamaktadır. Dolayısıyla Türkiye’den gelecek olan su yönetimi konusunda kolay bir çözüm üretile bilir mi, bilemiyorum. Önümüzdeki günlerde bu konunun gündemi meşgul edeceğini düşünüyorum. Herkese iyi pazarlar.