Ülkemizde vatandaşların örgütlenmesi ve Sivil toplum örgütleri çatısı altında birlikte hareket etmesi, çoğulcu bir demokrasi ve katılımcılık bakımından yararlıdır.
Çünkü tek başına seslerini duyuramayan ve etkili olamayan kişileri, belirli örgütlerin içinde yer alarak, düşüncelerini daha etkin bir şekilde duyurma olanağına kavuşur.
Böylece örgütlenmiş yapılar ülkenin çıkarına kararların alınmasında, yasama ve yürütme üzerinde etkili olabiliyor
Ayrıca STÖ’leri çatısı altında bir araya gelen kişiler mesleki çıkarlarını bireysel çözümden daha kolay gerçekleştirme olanağına sahip olur.
Çağdaş ülkelerde kişiler tarafından kurulan Vakıflar, Dernekler, Sendikalar, kooperatifler ve mesleki birlikler, Sivil Toplum Örgütü olarak kabul edilir.
Ülkemizde STÖ’nin doğanın korunması, sağlık ve çeşitli konularda ,devletin erişemediği bazı alanlardaki açıklarını kapatmada yararlı olduğu ve önemli gelişmelere katkıda bulunduğu inkar edilemeyen bir gerçektir.
Ancak KKTC’de, her konuda olduğu gibi örgütlenme konusunda da, biraz aşırıya kaçtığımız dikkati çekiyor. Ayrıca, tamamen gönüllülüğe dayandırılması gereken örgütlenme hakkının, devletin çıkardığı bazı yasalarla zorunla hale getirildiği görülüyor.
Örneğin bir Mimarın, Mühendisin çalışabilmesi için mutlaka Mühendis ve Mimarlar Birliğine, hekimin Tabipler Birliğine üyeliği yasa ile şart koşulmaktadır. Bu zorunluluk zamanla esnafa, ticaret erbabına ve hemen hemen tüm meslek gruplarına yayılmıştır.
Ancak lafta değil de gerçekten Avrupa Birliği ve uygar dünyanın bir parçası olmak niyetindeysek ve AB müktesebatına uyum programı çalışmalarında samimi isek, örgütlenme konusunda ayni uygulamaları benimsememiz ve kabul etmemiz gerekir.
Bireylerin örgütlenme özgürlüğü ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11.Maddesinde,herkesin örgütlenme hakkı yanında, örgütlere katılmama, yani üye olmama hakkı da tanınır.
Gereksiz tartışmalara fırsat vermemek ve hatalı uygulamalardan vazgeçilmesine katkıda bulunmak düşüncesi ile, bu konuda AİHM’nin kararını örnek vermekte yarar görürüm.
Avrupa İnsan hakları sözleşmesinin 11.Maddesinin STÖ üyeliğine zorlamama hakkını da içerdiği, AİHM’nin Sigurdur A.Sigurjonsson/İslanda kararı ile açık bir şekilde kabul edildi.
Bu karara konu olan olayda başvurucu olan taksi şöförü, iç hukuk gereğince zorunlu olarak Frami isimli taksiciler Derneğine üye olmaya zorlandı. Başvurucunun bu derneğe üye olmaması ve aidatını ödememesi gerekçesi ile , Framini’nin talebi üzerine, çalışma ruhsatı iptal edildi ve aracının (Taxi) plakası söküldü.
Bunun üzerine başvurucu, Framini’ye üye olma zorunluluğunun ve üye olmaması sonucunda taksi ruhsatının iptal edilmesinin 11.Maddenin ihlali olduğunu ileri sürerek AİHM’de dava açtı. Sonuç olarak AİHM’si 11. Maddenin ihlal edildiğini tespit etti ve başvurucuyu haklı buldu.
Bu örnekten açıkça anlaşılacağı üzere, KKTC’de yasalarla kişilerin meslek gruplarına üye olmaya zorlanması Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine aykırı bir uygulamadır.
Zaten yasa zoru ile örgütlenme, gönüllülük esasına dayanan Sivil Toplum hareketinin ruhuna ve felsefesine de aykırıdır.
Özel kesimde çalışanların da mutlaka yasalarla sendika üyesi olmasını savunan kişilerin, yukarıdaki gerçekleri dikkate almasında yarar vardır
Dünyalı olmamızı, AB ve Rum ile birleşmemizi isteyen, daha fazla özgürlük ve demokrasiden yana olanlar, yukarıdaki gerçekleri dikkate alarak herkesi mecburi üyeliğe zorlayıcı yasaları iptal etmelidir.