Kıbrıs sorununun neden çözümsüz kaldığını anlamak için Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın son açıklamalarına bakmak yeterlidir...
Akıncı; 3 Mayıs günü Rum lideri Nkos Anastasiadis’le görüştükten sonra 4 saatlik toplantının 3 saatini sadece bir konu üzerinde harcadıklarını ve yol alamadıklarını söyledi...
Akıncı, müzakerelerin sonuçsuz kalması halinde Temmuz ayının sıcak geçeceği yönündeki uyarısını da tekrarlamak zorunda kaldı...
Rum tarafı, 4 temel özgürlük, mülkiyet ve harita gibi önemli konularda isteklerinin çok büyük bir kısmını elde ettiği için, diğer konularda ileri yönde adım atmaya yanaşmıyor...
İleri yönde adım atılabilmesi için Kıbrıs Türk tarafının ‘siyasi eşitlik’ talebini kabul etmesi gerekiyor...
Müzakerelerin her döneminde ‘siyasi eşitliği’ kağıt üzerinde kabul ettikleri halde, bunun gereklerini yerine getirmiyorlar...
Peki bunu neden yapıyorlar?..
Çünkü Güney Kıbrıs’ta ezici bir çoğunluk ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyona’ karşıdır...
Onlar ‘egemenlik hakkının’ kendilerinde olmasını ve Kıbrıslı Türklere sadece azınlık haklarının verilmesinden yanadır...
Durum böyle olunca ‘dönüşümlü başkanlık’ veya kararlara Türklerin de ‘etkin katılımını’ kabul etmiyorlar...
Rumların içinde azınlıkta olan bir kısım ise federasyonu destekliyor...
Onları susturmak için de her türlü tehdit ve şantaj yöntemine başvuruluyor...
İşte önceki akşam Limasol’da yaşananlar...
Yaklaşık 100 kadar Kıbrıslı Rum “Federasyon İstiyoruz” konulu bir konferansa katıldı...
Daha konuşmalar başlamadan siyah tişort ve siyah maskeli 20 kadar ELAM mensubu terorist taş ve sopalarla salondakilere saldırıda bulundu...
Toplantıya katılanlar arasında yaralananlar oldu...
Rum polisi de bu teroristlerin saldırısına göz yumarak destek vermiş oldu...
Gerçekler görmezden gelinemez
Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin artık uyanması ve gerçekleri anlaması gerekiyor...
Rumlar; anavatanları Yunanistan’dan aldıkları destekle Kıbrıs’ı uzun vadeli bir programla ele geçirebileceklerini hesap ediyor...
Bizimle ortaklığı kabul etmiyor...
Kilise maddi ve manevi desteğiyle, Türk aleyhtarı gençler yetiştiriyor...
Bunu Güneyde yaşayan tüm yabancı diplomatlar ve Birleşmiş Milletler yetkilileri de biliyor...
Öyleyse; iki toplumu yeniden ateşin içine atmak yerine, mevcut düzeni korumaktan başka çare yoktur...
Yıllardan beri çözüm olması için direniyoruz...
Ama tek yanlı istekle bunu başaramadığımız için, mevcut durumu iyileştirerek yolumuza devam etmeliyiz...
Bunun için de KKTC’yi yönetenlere büyük sorumluluklar düşüyor...
Halkı mutlu edecek, geleceğe güvenle bakmasını sağlayacak acil önlemler alınmalıdır...
Sağlıkta ve eğitimde, kamu kuruluşlarında yeniden düzenlemeye gidilmelidir...
Trafik konusu ciddiye alınmalıdır...
Kötü yollar çok hızlı bir şekilde düzeltilmeli, ehliyet sınavları ‘AB düzeyine’ getirilmeli, araç muayeneleri yılda bir kez yapılmalı, trafik denetimleri artırılmalıdır...
Bir başka önemli sorunumuz ise gittikçe kirlenen çevredir...
Dağların oyulması derhal durudurulmalıdır...
Kirlilik yaratanlara yönelik caydırıcı cezalar yürürlüğe girmelidir...
Tüm bölgelerde kanalizasyon sorunu çözülmelidir...
Kuşkusuz bunları lafla başaramayız...
Plan, program ve kararlılık gerekiyor...
İyi pazarlar...