Sayın Nikos Anaastasiadis;
New York’ta BM Genel Kurulundaki konuşma metninizi yerel basından üzülerek okudum. Sorularınızı yanlış merciye yöneltmiş olduğunuzu belirtmek isterim. Paylaşamadığımız şu küçücük ada da Kıbrıs Türkleri, siz Rumlar ve diğer etnik gruplarla birlikte yaşamaktayız. Siz bu gerçekliği görmezden geldiğiniz sürece, birlikte ortak bir yaşamın mümkün olamayacağını en kısa bir zamanda idrak edebilmeniz en büyük temennimdir. Dolayısıyla yönelteceğiniz soruların muhatabının Kıbrıslı Türkler olması gerektiğini siz ve çalışma arkadaşlarınıza buradan hatırlatmak isterim. Sorularınıza kendimin verdiği cevapları buradan size aktarmak isterim.
1. “Yabancı ülkelerin garantilerinin, müdahale haklarının olmadığı, işgal güçlerinden kurtulmuş bağımsız ve egemen bir devlet istememiz mantıksız mıdır?”
Garantilerin ve müdahale şartlarının ne şekilde oluşabileceği 11 Şubat 1959’da imzalanan metinde açıkça belirtilmiştir. Yaşadığımız coğrafyada herhangi bir art niyetiniz yoksa Garanti Antlaşmasını ortadan kaldırmak istemeniz niye? Ayrıca bağımsız egemen bir devletten bahsetmek istiyorsanız Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağının yanına Yunan bayrağı çekmekten vazgeçin!
2. “Tüm kararların kendi vatandaşları tarafından, dış müdahaleler olmaksızın alındığı normal bir devleti destelememiz mantıksız mıdır?”
“Kendi Vatandaşları” ifadesine bir açıklık getirirseniz herkes aydınlanmış olacak. Çünkü 1963 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı III. Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nda siyasî kurumların yapılanması ve teşkilatlanma hakkındaki 13 maddelik bir değişiklik önerisini sadece Kıbrıs Rumları adına, Kıbrıs’ta yaşayan Türkleri hiçe sayarak değişiklik önerisinde bulunmuştur! Normal bir devlet kendi vatandaşları arasında böylesi bölücü bir değişiklik önerisi sunar mı? Ayrıca konu hakkındaki özürlerinizin henüz tarafımıza iletilmediğini belirtmek isterim.
3.”AB üyesi olan bir ülkenin Birliğin aldığı kararlarda etkin katılımının bulunması mantıksız mıdır?”
Peki, o zaman AB Hukukunun birincil hukuk olmasını neden kabul etmiyorsunuz?
4. “Çağ dışı kalmış Garantörlük Antlaşması’nın sona ermesini ve BM anayasasına, AB ve Avrupa Konseyi antlaşmalarına dayanan güçlü bir güvenlik sisteminin kurulmasını öngörmemiz mantıksız mıdır?”
Garantörlük antlaşmasını kaldırıp, güvenlik sistemi kurmak istiyorsunuz! Güvenlik sistemi istiyorsanız niye Garantörlük Antlaşmasını kaldırmak istiyorsunuz? Bu çelişkiyi siz nasıl açıklarsınız Sayın Anastasiadis, siz esas bunu söyleyiniz!
5. “Antlaşmanın öngörülerini normal ve güvenli şekilde uygulanması ve yerine getirmesi, BM’nin herhangi bir ilkesine ve AB’nin kurumlarına aykırı mıdır?”
Sizler dönüşümlü başkanlıkla birlikte eşit kurucu bir devlet olarak Kıbrıs Türklerini kabul ettiğinizi deklere edin gerisi kolay.
6. “Ayrıca, Türkiye’nin bu rolü üstlenmedeki ısrarını reddetmemiz mantıksız mıdır?”
Garanti Antlaşma metni gayet açıktır. Türkiye bu rolü tek başına üstlenmiyor! Garanti Antlaşması metnini bir kez daha okumanızı salık veririm. 11 Şubat 1959 tarihinde imzalanan Garanti Antlaşması Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan devletleri ile Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları arasında imzalanan bir antlaşmadır.
7. “Acaba federal bir devletin anayasasında, federal düzeyde alınacak kararların devletin üyelerinden en az birinin, özellikle de bu Federasyonun üyelerinden biri üçüncü bir ülke tarafından kontrol ediliyorken, olumlu oyunu gerektirmesi öngörülür mü?”
Sayın Anastasiadis, 7-11 Kasım tarihleri arasında müzakereleri son aşamaya taşımak amacıyla Mont Pelerin’de, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından yapılan açılımlara cevap veremediniz. Atina’ya danışmak için görüşmelere bir haftalığına ara verilmesini isteyen siz değil miydiniz? Yanılıyorsam beni düzeltiniz!
8. Son olarak, Türkiye’nin önerileri temelinde bulunacak bir çözümün kalıcı ve fonksiyonel bir devletin oluşmasını sağlayacağını iddia edebilecek biri var mı?”
Evet, var ve şunu tüm dünya gayet iyi biliyor ki 1974’ten sonra Kıbrıslı Türkler kendi idarelerinde ayrı yaşayarak adadaki varoluş mücadelelerini size rağmen günümüze taşıdı. 2004 de ise birlikte bir yaşam için evet dedik, Rum toplumu “Hayır” dedi. Kısacası ayrı yaşamaya da birlikte yaşamaya da biz hazırız, yeter ki siz ne istediğinizi bilin, gerisi kolay!
Köşemdeki yazıma son verirken, Sayın II. Hrisostomos’un da hatırını sormak isterim. Uzun zamandır basında kendisini göremiyoruz. İnşallah sıhhatleri yerindedir. Sizin seçimler yaklaşıyorken, acaba Başpiskopos’un desteğini alabildiniz mi merak ediyorum. İyi haberlerinizi bekler, yazılı bir cevabınız olursa köşemde yayınlayacağımı saygılarımla bildiririm.
Herkese güzel bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar.