Hiç bu yaz olduğu kadar az kuş görmedim.
Ne köyün içinden geçerken yerden birkaç santimetre yükseklikte arabamın önünde yol göstermek ister gibi uçan kırlangıçlar vardı ne de birçok akşam saatinde bahçenin yukarılarında öterek uçuşan arıkuşları. Eski günlerde her gece bahçeden sesi gelen baykuş da ender bir ziyaretçi oldu.
Birkaç gün önce hava serinledi ve akşamüstü arkadaşımla beraber ormanda yürüyüşe gittik. O koştu, ben yürüdüm. Ne bir kanat çırpışı ne de ötüş, sessizlik duydum.
Üç dört yaşında bir çocuğu elinden tutup gezdirsem, ormanı içinde ağaçlardan başka bir şey bulunmayan sessiz bir yer beller. Çünkü her çocuk içinde doğduğu dünyayı hep onun bulduğu gibi olduğunu sanır. Daha birkaç yüz yıl önce ormanların kuş ve hayvan kaynadığını anlatsanız inanmaz.
Kuşsuz bir orman, balıksız bir denizdir - ki o olasılık da süratle gerçekleşiyor. Bilim insanları yoğun avlama ve kirlilik nedeniyle otuz yıl içinde denizlerde balık kalmayacağı konusunda uyarıyor.
Ne oluyor?
Antik Roma’da tanrının iradesinin sembolleri olduğuna inanılan bazı kuşların uçuşunu izleyerek geleceğe dair alâmetler gören kâhinler bugün olsaydı kuş yokluğunu kuşların olmadığı, insanlık için karanlık bir geleceğe yorarlardı sanırım.
Öyle bir gelecek var çünkü. Hatta bazı kuş cinsleri için çok yakın, bazıları için gelmiş,bazıları için geçti bile.
Kıbrıs, güney ve kuzey, dünyada kişi sayısına göre en yüksek av tüfeği sahipliği olan ülkedir.
Ada, bunun yanında, kuşların Avrupa ile Afrika arasındaki en büyük göç yollarından biri üstündedir. Yılda iki defa, birçoğunun nesli tükenmeye yakın olan kuşlar, adada konaklar. BirdLife Cyprus (KuşHayatı Kıbrıs*) adlı Rum tarafı derneğine göre; 2010’da 2,418,000 kuş avcılar tarafından yasal olmayan yöntemlerle öldürüldü.
Avın yasaklanması, denizlerde büyük alanların balık avcılığına kapanması lazım, ama ne biri ne de diğeri olacak gibi.
Denizlerden birçok ülke milyarlarca dolar kazandığı için koruma önlemleri hiçbirinin işine gelmez. Hiçbir siyasi parti de avcılık lobisini kendine düşman etmek istemez.
Sabahleyin yatak odamın Balabayıs’a bakan penceresinden gelen bir tüfek sesi duydum. Birileri son kuşları öldürmekle meşgul.
İnsan, varlığın “sil” tuşudur diye düşündüm ilk defa olmayarak: toprağa ayak bastığı zaman doğanın ölmeye başladığı andır.
*İngilizce sayfaları: https://birdlifecyprus.org/cyprus-birds/
Elinize sağlık harika bir yazı, içim acıdı her satırda, az önce defalarca ateş eden köyden iki delikanlının avlanmasına kızıyordum içinden. Sizin yazınızı okuyunca geçen sene bir yılan yakalayıp bize gösteren baykuş geldi aklıma. Artık ne baykuş kaldı, ne de çalı bülbülleri, cahile bir şey anlatamıyorsun, kat avcılıkla beslenen insanlar bile bu kadar hoyratça saldırmıyordur. Hüzünlü bir durum, ellerinize sağlık :((