Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile 80 dakikayı aşkın bir süre iç ve dış konularda sohbetimiz oldu...
Önce dış politikadan, yani Kıbrıs sorunundan başladık...
Eroğlu, Rum lideri Nikos Anastasiadis’in müzakerelere başlamamak için ortaya koyduğu gerekçeleri anımsattı...
Anastasiadis, ilk aylarda ekonomik kriz nedeniyle önceliğinin Kıbrıs sorunu olmadığını söyleyerek müzakere masasına oturmadı...
Sonrasında ‘ortak metin’ diye tutturdu...
Tam 6 aylık süre ‘ortak metin’ ısrarıyla boşa geçti...
Birleşmiş Milletler, ABD ve Avrupa Birliği bu iki önemli hususu gözden kaçırmamalı...
KKTC lideri Eroğlu, ilk günden Anastasiadis’le görüşmeye hazır olduğunu bildirdi...
Ortak Metin konusunda pek istekli olmadığı halde, müzakerelerin başlatılması uğruna bunu da kabul etti...
Ne var ki; müzakerelerde tam da ‘Al-Ver’ sürecine gelindiğinde Anastasiadis, sırf Türkiye’yi tahrik etmek için Mısır, İsrail ve Yunanistan’la ‘stratejik anlaşmalar’ yapamaya başladı...
Türkiye bu anlaşmalara, hafiften bir karşılık verdiği zaman, müzakereleri dondurduğunu açıkladı...
Eğri oturup, doğru konuşalım...
Sen İsrail, Mısır ve Yunanistan ile stratejik anlaşmalar yapıyorsun...
Kendi ne ait olduğunu iddia ettiğin bölgede doğal gaz araştırmalarını sürdürüyorsun...
İsrail ve Rusya ile ortak tatbikatlar yapıyorsun...
İsrail Hava Kuvvetlerine bağlı 50’den fazla uçağın Kıbrıs üzerinde uçmasına izin veriyorsun...
Fakat Barbaros gemisi sismik araştırma için Doğu Akdeniz’e gönderildiği zaman buna tepki gösterip, müzakere masasından çekiliyorsun...
Bu ne samimiyetsizlik?..
Bu ne pişkinlik?..
Köyler boşalınca ne olacak?
Anastasiadis, müzakere masasını terk etmezden önce Eroğlu’nun önüne harita koymadı...
Fakat; Annan Planı’nda yer almayan birçok köyün ‘olası bir çözümden sonra’ kendilerine iade edilmesini istedi...
Bu konuda bir de liste verdi...
Annan Planı’nda Karpaz’dan sadece 4 köy iade edilecekti...
Anastasiadis şimdi Karpaz’daki tüm köylerin iadesini istiyor...
Harekat öncesinde karma olan köylerin de kendilerine verilmesini talep ediyor...
Bunun gibi, Mağusa ve Güzelyurt bölgelerinde yeni yerlerin isimlerini veriyor...
Kuşkusuz; kendi toplumuna daha çok menfaat sağlamak için çalışıyor...
Fakat Eroğlu da kendi halkını korumakla mükelleftir...
O nedenle listeyi eline aldığı zaman buna “evet” diyemeyeceğini söyledi...
Sırf çözüm olsun diye “evet” deseydi dünyanın sonu mu gelirdi?..
Elbette dünyanın sonu gelmezdi...
Ama Kıbrıslı Türklerin sonunu hazırlamış olurdu...
Annan Planı’nda öngörülen 50-60 bin kişilik göçmen listesi 70’e, 80’e çıkardı...
Böylesi bir durumda bu insanların nerede ve nasıl iskan edileceklerini bizlere kim söyleyecek?..
Eroğlu, gözünü kapatarak böylesi bir talep karşısında “evet” deme hakkını kendinde bulmuyor...
Dese bile Kıbrıs Türk halkının bunu kabul etmeyeceğini biliyor...
Dolayısıyla ‘iki bölgeliliği’ bozmayacak bir çözüm için formül üretilmeli...
İade edilemeyen bazı mülkler takas edilmeli, bazılarının bedeli ödenmeli...
Böylece kimsenin hakkı kimsede kalmaz...
Ama Rum tarafı bu formülü kesinlikle kabul etmiyor...
Neden?..
Adanın tümüyle onlara ait olduğunu düşünüyor da ondan...
Vatandaşların yarısı gidecek
Bir başka önemli sorun ‘olası çözüm sonrasında’ KKTC vatandaşlığına geçen, TC kökenlilerle ilgili...
Annan Planı döneminde Rum tarafına 35 bin kişilik bir liste verilmişti...
Fakat; 2004’ten bu yana 10 yıl geçti...
Vatandaşların sayısı arttı...
Siz bu insanlara “hadi gidin” mi diyeceksiniz?..
Kaldı ki; Anastasiadis, 2004 yılındaki listeyi de kabul etmiyor...
Yani “tümü gidecek” diyor...
Ayrıca Türkiye’nin garantörlüğünü ve adada bir miktar Türk askerinin bulunmasını kabul etmiyor...
İşin özeti bu...
Siz Eroğlu’nun yerinde olsaydınız buna “evet” diyebilir miydiniz?..
Yanıtını sizlere bırakıyorum...