Güneydeki Başpiskobos,Türkleştirilmiş Ortodoks Rum olduğumuzu ileri sürmektedir. KKTC’de de bazı yolunu şaşırtmış olan ve Rum ulusal tezlerini savunmayı ilericilik(!), barışseverlik(!) hatta solculuk(!) sanan bazı kişiler de, Türk ve Müslüman kimliğimizi sorgulamaktadır. Fakat atalarımızın Anadolu’dan geldiği ve orada yaşayan Türk ulusunun parçası olduğumuz tarihi belgelerle sabittir.
‘1571’de‘ adanın tamamının kontrol edilmesinin ardından Osmanlı idaresi tarafından Karaman'dan ve Taşeli, Beyşehir, Ürgüp, Niğde, Aksaray, Akşehir, Kayseri gibi Anadolu'nun orta kesiminde kalan şehirlerinden aileler getirilerek yerleştirilmiştir.
Bugün adada yaşayan Kıbrıs Türklerinin soyu, Osmanlı idaresinde adaya gönderilen Türklerden gelmektedir. Ayrıca 1572 yılında Kıbrıs'ın çeşitli yerlerinde bulunan farklı görev sınıflarına bağlı sayıları 4000'i bulan askerlerin ve memurların ailelerini adaya getirilmelerine izin verilmiş, bunlardan adada kalıcı olarak yerleşmek isteyenlerine ise kolay imkânlar sunulmuştur.
1745-1814 döneminde, Müslüman Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs adasında Hristiyan Kıbrıs Rumlarına karşı, nüfusça çoğunluktaydı (bu dönemde, Kıbrıs Türkü sayısı ada nüfusunun %75'ine kadar çıktı)
1745 yılında nüfus: 150.000 Türk, 50.000 Rum; (Drummond);
1777 yılında 47.000 Türk, 37.000 Rum (Kyprianos);
1788-1792 yıllarında: 60.000 Türk 20.000 Rum (De Vezin);
1814 yılında: 35.000'e 35,000) (John M. Kinneir)’ ‘Wikipedi ansiklopedisi)
Wikipedi Ansiklopedisinden alınan yukarıdaki rakamlar, Türk yönetimi dönemimde, Kıbrıs’ta nüfus üstünlüğünün bizde olduğunu gösterir.
Kıbrıs’ı hiç savaşmadan ele geçiren İngiltere, çeşitli yöntemlerle Türk nüfusun azalmasını ve Rum nüfusun artmasını sağlanmıştır.
Bu amaçla baskılarla Türk nüfusun anavatana göç ettirilmesine karşın ,1. Ve 2. Dünya savaşında Ege adaları ile Yunanistan’dan, Kıbrıs’a göçmen getirildi.
Rumlar, 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti’ni sahiplendikten sonra, güneye giden Yunan asıllı kişilere vatandaşlık veriyor. Ayrıca, Avrupa Birliği üyesi olduktan sonra da serbest dolaşım hakkı nedeniyle Yunan vatandaşları güneye yerleşebiliyor. Böylece, doğurganlık oranlarının az olmasına karşın, 1963’te 360 bin olan nüfuslarını yaklaşık 3 misli artırarak milyona çıkardılar.
Öte yandan da içimizdeki işbirlikçileri vasıtası ile, soydaşlarımıza vatandaşlık verilmesini ve nüfusumuzun artmasını engellemektedirler.
Ayrıca Türklerin göç etmesini kolaylaştırmak amacı ile Türklere Avrupa Birliği pasaportu vermektedir .
Halen güneydeki başkanlık seçimlerinde aday olanlar, Kıbrıs’taki nüfus yapısının ulusal dava olarak gördüklerini ifade ederek, nüfus avantajlarının sürdürülmesi için görüşlerini açıklamaktadır.
Nüfusun belirleyici önemini kavradıkları için, olası çözümden sonra bile nüfus üstünlüğünü kaybetmemek için nüfusumuzun ¼ oranında sabitlenmesini kabul ettirdiler.
KKTC’de ise şimdiye kadar iktidara gelen hiçbir siyasi partinin basiretli bir nüfus politikası uyguladığı kabul edilemez. Aksine iktidara gelen tüm siyasi partiler, basiretsizce, bilinçsizce ve plansızca uygulamaları sonucu nüfusumuzun artmasını engellediler.
Bazı siyasi partilerin de sırf Rumları memnun etmek ve ‘çözüm sürecine yardımcı olmak’ safsatası ile nüfusumuzun artmasına karşı çıkmakta olduğu biliniyor.
Bazı seçilmiş yetkililer ise, Rumların kuzeydeki nüfusun tahmin ettikleri gibi fazla olmamasından rahatladıklarını açıklamaktadır.
Sonuç olarak Rumlar, sırf nüfus üstünlükleri nedeniyle, bizimle eşit ortaklığa yanaşmamaktadır...
İki toplum arasındaki nüfus dengesi, Kıbrıs davasında ve çözüm müzakerelerinde kilit konumunda olduğuna göre, seçimlerde halkımızdan yetki için oy talep eden siyasi partilerin nüfus politikalarını açıklamalarında yarar vardır.