Covid-19 salgını ve şimdi de Ukrayna krizi tepemizde dolaşmakta olan esas felâketi unutturdu.
Bu, iklim felâketidir ve diğer belaları umursamadan yokuş aşağı giderken freni patlamış bir araç gibi kontrol dışı bir süratle üstümüze gelmektedir.
Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli birkaç gün önce yayımladığı raporunda iklimin süratle bozulmaya devam ettiğini, etkilerinin öngörülenden daha sert olacağını ve en yıkıcı sonuçlarının önlenmesi için çok az zaman kaldığını açıkladı.
Yüz doksan beş ülkenin temsilcilerinden oluşan panel, iklim değişikliği konusunda dünyanın en yetkin kuruluştur.
İşte üyelerinden birinin tespiti:
“İklim değişikliğinin insanlık ve gezegen için bir tehdit arz ettiği bilimsel olarak kesindir.
“Dünya çapında önlem almak için herhangi bir gecikme olması hâlinde yaşanılabilir bir gelecek sağlamak için var olan küçük ve süratle küçülen pencereyi kapatacağız.”
Ve ısınan gezegene uyum sağlama imkânımız yok olacak.
Zaman zaman tekrarlanan uluslararası konferanslarda devletler kömür ve petrol kullanımını sonlandırmak için hedefler koyuyorlar ama pratikte kayda değer bir gelişme olmuyor. Tersine, Ukrayna savaşı nedeniyle petrol ve gaz fiyatları gökyüzüne çıkınca yeni petrol kuyuları açmak için baskılar baş gösterdi.
Amerika’da Kongre, Başkan Biden’in iddialı iklim programını öldürdü. Bu cinayette başrolü oynayan Biden’ın kendi partisinde, kömür madenciliğinin çıkarlarını temsil eden bir adamdır. İş çevrelerinde yaygın olan “Biz para kazanmaya devam edelim de dünyanın başına ne gelirse gelsin,” düşünce tarzının tipik bir örneği.
Zaman geçtikçe bilim insanlarından gelen bu uyarıların umursanmaması beni gittikçe daha çok şaşırtıyor. Bu umursamazlık hem devletler ve kurumlar hem de kişiler düzeyindedir.
Bugüne kadar davranışlarında iklim değişikliğinin gerektirdiği uyarlamayı yapan bir tek kişiye rastlamadım. Konuyu açtığımda arkadaşlarım başlarını sallayıp başka bir konuya geçiyor. Bilmek istemiyorlar. Bu pasif bir tutum.
Bir de aktif olarak zarara zarar ekleyenler var. Girne Belediyesi, örneğin. Belediye kısa bir zaman önce Ozanköy’deki yol kenarlarındaki çayır çimeni zehir kullanarak öldürdü. Zehir! Bu devirde!
Sorduğumda “Bizim kullandığımız zehrin çevreye zararı yoktur,” cevabını aldım.
Zararsız zirai zehir yoktur, çocuklar. Uyanın bu cehalet uykusundan. Otlarla beraber kelebekleri, arıları ve başka bir sürü börtü böceği de öldürdünüz.
Sağlıklı bir insanın vücut ısısı 37 santigrat derecedir. Cildin ısısı, vücudun içindeki ısıyı dışarıya atabilmesi için, bundan daha soğuktur.
Vücudun 37 °C’yi koruyabilmesi, çevresindeki ısı ve rutubete bağlıdır.
Islak Termometre Sıcaklığı diye bilinen bir şey var. Bu sıcaklık ve rutubetin birlikte ölçülmesi ile sağlanır.
Islak Termometre Sıcaklığı 35 °C’ye erişince vücut artık terleyerek kendini soğutamaz. Sonuç; gölgede oturan sağlıklı bir insanın bile altı saat içinde ölmesidir.
Sıcak nasıl öldürür?
- 10 Mart 2022, 10:33
- 2.8B
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 3 yıl Önce
Daha dün akşam kömürlü kalorifer ile ısınan evimde; tül ve perdedeki, duvarlardaki kömür isini görüp canım sıkıldı. Daha kötüsü bu havayı her gün soluyorum. Üstelik tül-perde gibi yıkanarak da geçmeyecek bedendeki tahribat ve doğaya verdiği zarar. Kömürden kurtulalım, peki nasıl? Doğalgaz da fosil bir yakıt. Kömüre bakarak ehvenişer. Ya yenilenebilir enerji kaynakları? Onları uygun yerlerde inşa edip kullanıyor muyuz? Özellikle RES’lerle ilgili okuduğum olumsuz yazılar var. Sn.Münir bir yazısında şöyle yazmıştı:”Ve doğayı tahribe yönelikse temiz enerjiyi savunmak sigara içmeyi savunmak kadar çağdaşlıktan uzaktır.” Doğaya en az zararı verecek olan bir enerji politikası var mı? Ben duymadım.
Ege’de Bir Sahil Kasabası @Ege’de Bir Sahil Kasabası
- 3 yıl Önce
@Levent Evet ama Kömürün yaygın bir ısınma aracı olarak kullanıldığı bir yerde dışardaki havanın da yeterince temiz olduğunu düşünmüyorum. Ve hava kirliliği “sessiz ölüm” olarak da nitelendiriliyor.
Muhtar Halis Kocabıyık - 3 yıl Önce
Devletlerin bir araya gelip enerji konusunda kısıtlamalara gitmeleri mümkün değil gibi. Geriye tek çare olarak bu sorunu çözen bir teknoloji geliştirmek kalıyor. Bununla ilgili teorik çalışmalar olsa da elle tutulur bir sonuca ulaşılamadı. Çok daha büyük bütçeyle bu konuya yoğunlaşmak gerekiyor, aynı Covid-19 sürecinde olduğu gibi. Özellikle kuzey kutbuna yakın yerlerde buzların erimesiyle kullanıma uygun yeni toprakların ortaya çıkması Rusya gibi ülkelerin işine bile geliyor. Maalesef insan dünyayı kamçılıyor, hayvan yere yığılana kadar kamçılamaya ve koşturmaya devam.
Ferit @Muhtar Halis Kocabıyık
- 3 yıl Önce
Dünyanın çekirdeğinden enerji sağlama üzerine çalışmalar varmış
https://www.vice.com/en/article/g5qknw/company-plans-to-dig-worlds-deepest-hole-to-unleash-boundless-energy
Sarp Ege - 3 yıl Önce
İklim değişikliği nedeniyle bir milyondan fazla canlı tür nesli tükenmiş. Sel felaketleri 3 kat fazlla artmış. Sıcaklıklar nedeni ile 40, 50 yıl sonra 250 milyon insanın yer değiştirerek mülteci durumuna düşeceği ;hatta 2040 yılında kuzey kutbunda buzulların erime tehlikesi olduğu bilim insanları tarafından dile getiriliyor. Umursayan yok. Vahşi kapitalizm yola devam ediyor. Acilen güneş ve rüzgar enerjisinin elektrik ve yakıt gibi ihtiyaçlar için kullanılmasına hız verilmelidir.
Ali - 3 yıl Önce
Ufak bir ekleme yapmak istiyorum izninizle: Islak Termometre Sıcaklığı şimdiye dek hep 35 derece olarak biliniyordu fakat geçen gün yayınlanan bir araştırmada bunun aslında çok daha düşük olduğu gösterildi. Bu araştırmaya göre ıslak termometre sıcaklığı aslında 31 derce olması gerekiyor. Yani sıcaklara karşı olan direncimiz tahmin ettiğimizden çok daha düşük, bu da demek oluyor ki iklim değişikliğine karşı çok daha fazla hassasız ve daha fazla etkileneceğız.
https://www.psu.edu/news/story/humans-cant-endure-temperatures-and-humidities-high-previously-thought/
Ruh ikizi @ Ali - 3 yıl Önce
Çok teşekkür ederim Ali Bey.
Tanrı herkese Japon ahlakı nasip etsin.
“Bilim insanlarından gelen uyarıların umursanmaması.” İşte bütün mesele bu.
“Olmak ya da olmamak.” gibi.
Dünya’ da dört türlü insan yaşar: Elini kandan çekmeyen diktatörler! Her devirde işleri tıkırında, diktatörlerin varlık sebebi; kapitalistler. Seyirciler. Mağdurlar.
En büyük gurubu da seyirciler oluşturur. Tarihi de tekerrür ettirenler de bunlardır.
Baştaki Sayın MM’nin tespitinin çözümü;
İnsan neslinin kaderiyle ilgili alınacak kararların artık, ‘demokratik mi olsun ‘, ‘akademik mi olsun’ tartışmanın vakti geldi de geçiyor bile.
Artık post-truth dönemindeyiz, bilimsel veriler değil de kişisel/ batıl inançlar önemlidir. Konuyla hiç alakası olmayan, eğitim seviyesi çoban olmaya bile yetmeyen insanların fikirleri karşısında bütün ömrünü konuya harcamış en yüksek seviyede eğitim görmüş uzmanların görüşleri hiçe sayılıyor artık.