İddiam şudur:
Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimini çok tutulduğu için kazanmadı. Kendinden başka herhangi başka birinin o seçimi kazanmasını son derecede zor hâle getirdiği için kazandı.
Erdoğan iktidarda bulunduğu 20 küsur yıl içinde Türkiye’yi demokrasi olmaktan çıkardı ve yönetim koşullarını, şahsının ve AKP’nin iktidarını sürdürmesini garanti edecek şekilde düzenledi.
Demokrasinin birinci koşulu, halkın liderlerini gerçekten özgür ve âdil sandıklarda seçebilme ve değiştirebilme yeteneğine sahip olmasıdır.
Özgür ve âdil seçimlerin birinci koşulu ise şartların bütün adaylar için eşit olmasıdır.
Çarpışan fikirlerin duyurulabilmesi için medyaya ulaşım bütün adaylar yönünden mümkün olmalıdır.
Hukuk devleti yoksa, herkes yasalar karşısında eşit değilse, bazıları yasaların üstünde ise demokrasi var sayılmaz. Yöneticileri hesap vermeye çağırabilecek bağımsız kurumlar yoksa da. Herkes oy verebilmeli, oy sayımı dürüst ve doğru olmalıdır.
Oyun sahası herkes için düz değilse, muhalefet iktidar için bir kolu bağlı mücadele etmek zorunda bırakılmışsa seçimlerin demokratik veya âdil olduğu söylenemez.
Seçimlerin çekişmeli geçmesini demokratik oldu diye yorumlamak da çok yanlıştır.
Demokrasi için gerekli yukarıda saydığım asgari koşullara baktığımız zaman… Bunları Stanford Üniversitesi profesörlerinden, demokrasi konusunda dünyanın önde gelen bilimcisi olan Larry Diamond’un Financial Times ile yaptığı söyleşiden aldım … Baktığımız zaman Türkiye’deki rejimin bunlardan hiçbirine sahip olmadığını görüyoruz.
O zaman Erdoğan’ın karşısına çıkan birleşik muhalefete başarısız oldu diye çullanmak pek anlamlı değildir.
Tersine o bileşik cepheyi yüreklendirmek lâzım, çünkü gelecek yıl yapılacak belediye seçimlerinde de beş yıl sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ona ihtiyaç vardır.
Mümkün olan bütün koşulların AKP’yi iktidarda tutmak için ayarlandığı bir düzende Erdoğan veya tayin edeceği halefini demokratik yollardan yenmenin başka yolu yoktur.
Bu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu istifa etmesin demek değildir.
Tersine birleşik cephenin sürekli olabilmesinin birinci koşulu, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi de siyaseti de bırakmasıdır. Kılıçdaroğlu’nun kusuru bu seçimleri kaybetmiş olması değildir. Bütün seçimleri kaybetmiş olmasıdır.
CHP genel başkanları seçim başarısızlığının şapkayı alıp gitmek için sinyal olduğunu artık öğrenmek zorundadırlar.
CHP de bu hâli ile AKP’yi ve Erdoğan’ı iktidarda tutmanın sigortası olduğunu anlamalıdır.
Basın özgür olsaydı, Erdoğan destek satın almak için seçmene bol para dağıtmasaydı, yeterli kaynak olmadığı hâlde yüzbinlere erken emeklilik vaadinde bulunmasaydı, dev bir imam örgütüne kumanda etmeseydi, devletin imkânlarını malıymış gibi kullanmasaydı seçimi zor kazanırdı.
Bu koşullar altında muhalefet partilerinin aldığı oy, düş kırıcı değil mucizevidir. Şimdi iş, o noktadan çoğunluğa doğru ilerlemektir.
Ne diyelim?: "İnşAllah!"
"A" yanlışlıkla büyük olmuş.