banner564

Seçim çözüm karşıtlarını güçlendirdi

KKTC’deki seçimlerin en önemli sonucu, yönetimdeki çözüm karşıtlarının elini güçlendirmek oldu.
Cumhurbaşkanı Tatar, sağ partilerin oyların çoğunluğunu kazanmasını izlediği “iki egemen devlet” politikasının halk tarafından kabul edildiği anlamına geldiğini söyledi.
Başbakan Faiz Sucuoğlu, Tatar’ı onaylayarak UBP olarak iki egemen eşit devlet kararının “tamamen arkasındayız, tam destek veriyoruz,” dedi.
Sanırsınız seçim değil, iki devletlilik konusunda referandum yapılmıştı. Oysa seçim öncesinde Kıbrıs konusu neredeyse hiç gündeme gelmedi. 
“İki egemen eşit devlet” formülünün kabul görme şansı, benim güneydeki Rum Ortodoks Kilisesi’ne başpiskopos seçilme şansımdan daha azdır.
Ama ne gam! Ankara’nın da Lefkoşa’daki milliyetçi çevrelerin de esas amacı çözümün önünü tıkamak olduğuna göre, iki egemen eşit devlet formülünün kabul görme şansının ne olduğu önemli değildir. 
Fakat bu arada Türkiye ve Tatar geçtiğimiz yaz, New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne bazı taahhütlerde bulundu. Bu taahhütlerden biri de Rumlarla güven artırıcı önlemler konusunda görüşmeler yapmaktı. 
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin yeni özel temsilcisi Colin Stewart önümüzdeki günlerde bu müzakereleri başlatmak üzere adaya gelecek. Güven artırıcı önlemlerin başında da Ercan Havalimanı’na uluslararası statü verilmesi karşılığında Maraş’ın Rumlara iadesi geliyor. 
Ercan’ın uluslararası havaalanı statüsü kazanması, 1974’ten beri Kuzey Kıbrıs’a uygulanan ambargonun kalkması, turizmde büyük gelişme olması, yıkıntı halindeki KKTC ekonomisinin düzlüğe adım atması sonucunu doğurur. 
Ama bu, bana ve KKTC’nin refahını düşünenlere göre. 
Gücü elinde tutanlara göre ise Kıbrıs sorunu 1974’te çözüldü, bundan sonra yapılacak olan o kazanımları korumak, hatta mümkünse artırmaktır. Maraş ebediyen viranelik olarak kalır ama Rumlara iade edilemez. Orasını Rumlara iade etmek kârımıza olsa bile…
Ankara’da ve adadaki hâkim çevrelerin düşüncesi budur.
Bu çerçevede Rumlarla görüşmeler başlar, ama son aylarda düşman saydığı ülkelerle barışma yoluna giren Erdoğan Rumlara karşı tutum değiştirmezse bir şey olmaz. Böyle bir değişiklik ihtimali de yok gibidir.
Bunları benden daha iyi bilen mevcut ve müstakbel başbakan Sucuoğlu bundan sonraki süreçte en önemli hedefinin Kıbrıs konusu değil, ekonomi olacağını açıkladı: “Net olarak. Kıbrıs konusu bizi çok çok düşük dozda ilgilendirecek. Bizim hedefimiz ekonomidir, halkımızın refahını nasıl artırabileceğimizdir.”
 Sucuoğlu bu amaca ulaşmak için Türkiye ile “Hızlı bir şekilde…bir bacak Ankara, bir bacak Lefkoşa olmak üzere” çalışacakmış.
Yani gene aynı yerde sayıyoruz: TC versin biz yiyelim. Biz vergi toplamayalım da Türkiyelilerin ödediği vergiden nemalanalım. Hak etmediğimiz kadar iyi yaşayalım. 
Bol şans diyorum. Ama Sucuoğlu, Başbakanlığı Ankara’ya taşısa bile istediğini elde edemeyecek: Türkiye bize para vermekten bıktı. Para musluğunu iyice kıstı. Para istiyorsanız elinizi cebinize atın diyor. Ama görüşmeleri tıkamak için bin bir numara çevirenlerin nedense ekonomi denince akıllarına hiçbir çare gelmiyor. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yavuz
Yavuz - 3 yıl Önce

Bir tarafa göre, Kıbrıs sorunu var ve çözülmesi gerekiyor. Bir tarafa göre, Kıbrıs sorunu vardı ama çözüldü.
Güçlü ama haksız olanın dediği mi olacak, haklı ama güçsüz olanın dediği mi? Güçlü mü kazanacak, haklı mı?
Sonucu, 48 yılı geride kalan zaman gösterecek.

Ahmet Mehmet
Ahmet Mehmet - 3 yıl Önce

Kibrista iki buyuk sorun vardir

1)Irkcilik/ Etnik kokene bagli ayrimcilik yani Turk Rum ayrimciligi

2)Dini ayrimcilik , yani musluman hiristiyan ayrimciligi.

Kibris sorunu temelinde bu iki sorundan ibarettir yani Kibris sorunu bir irkcilik, ayrimcilik sorunudur.

Her iki taraf da birbirlerine etnik koken ve din uzerinden ayrimcilik yapmakta ve bu malesef nesilden nesile aktarilarak devam etmekte hatta son zamanlarda guclenmektedir. Eger Kibris sorununa birgun bir "cozum" gelecekse herseyden once bu iki sapik ayrimci ideolojiden kendimizi kurtarmamiz gerekir.

Yani once cocuklarimizi dogru durust yetistirmeye baslamamiz , insanlarin irklarina etnisitelerine, dinlerine gore ayrimcilik yapmak yerine butun insanlari esit gorerek herkese esit muamele gostermeyi once kendimiz ogrenmemiz ve sonra da cocuklarimiza ogretmemiz gerekir. Her Kibrislinin , ister Turk olsun ister Rum , ister musluman olsun ister hiristiyan hepsinin ayni degerde oldugunu, ayni haklara ve ayni saygiya layik oldugunu ogretmemiz gerekir. Irk veya din uzerine degil de daha humanist ve tolerans uzerine dayali bir ideoloji gelmedikten sonra bu sorun cozulemez, bu iki toplum barisamaz.

100 sene daha politikacilar masa basinda anlasmalar yaparak birseyler alarak vererek sorunu cozmeye calissa da sorun degismez ve cozulemez cunku sorunun temeli icimizdedir, ideolojik ayrimciliktir. Dolayisiyle bir "COZUM" de iste buradadir.

Sarp Ege
Sarp Ege - 3 yıl Önce

Dili, dini, yaşam tarzları ayrı olan 2 toplumun tek devlet çatısı altında yaşaması imkansız. Geçmişte yaşanan acı olaylar hiç unutulmadı. Şahsi kanımca iki toplumun karşılıklı anlaşarak AB'ye bağlı 2 ayrı bağımsız devlet. Nokta.

Ahmet Mehmet
Ahmet Mehmet @Sarp Ege - 3 yıl Önce

'Şahsi kanımca iki toplumun karşılıklı anlaşarak AB'ye bağlı 2 ayrı bağımsız devlet. Nokta.'

Keşke istedigimiz herşey gerçek olabilseydi. AB bunu hayatta kabul etmez Metin Beyden de doğru dürüst bir başpiskopos olmaz zaten. :)

'Dili, dini, yaşam tarzları ayrı olan 2 toplumun tek devlet çatısı altında yaşaması imkansız.'

Farklı etnisiteye veya dine bağlı insanların tek bir devlet çatısı altında barış içinde yaşayabileceğine dair birçok örnekler var aslında. Fakat kendi insanlarına ırkçılık ayrımcılık yapanlar sonunda savaşlardan kendilerini kurtaramazlar. Nitekim Kıbırısn tarihi buna en güzel örneklerden biridir zaten.

Başka örnekler: Hitlerin ikinci dünya savaşında yahudilere yaptıkları; Bosna Hersek savaşı vs. ve daha birçok savaşlar örnek olarak gösterilebilir.

Irkçılık etnisite ayrımcılığı ve/veya Din ayrımcılığı, diskriminasyon üzerine sürdürülen ayrımcı ideolojilerin nereye varacağını anlamak için tarihe bir göz atmamız yeter. Tarihten hiç başka bir ders almıyorsak bile en azından bunu öğrenmiş olmamız gerek yoksa onca insan boşuna ölmüş demektir.

Ege’de Bir Sahil Kasabası
Ege’de Bir Sahil Kasabası - 3 yıl Önce

“ “İki egemen eşit devlet” formülünün kabul görme şansı, benim güneydeki Rum Ortodoks Kilisesi’ne başpiskopos seçilme şansımdan daha azdır.“ :)) Hep aynı şeyleri yaparak, ekonomide nasıl bir iyileşme bekleniyor, merak ettim.

Ruh İkizi
Ruh İkizi - 3 yıl Önce

Akıl ve bilim, eşittir Atatürk. Atatürk de 10 Kasım 1938’de öldü! Acı ama gerçek..
“Hadi hayırlısı” diye köylü ağzıyla devlet yönetilmez.
Işık olmaya devam sayın MM. Teşekkürler.

Ruh ikizi
Ruh ikizi - 3 yıl Önce

Samsun da olanlara bakar mısınız? Hangi akılla, vicdanla izah edilebilir?

Hasan Nuri
Hasan Nuri - 3 yıl Önce

Sayın Metin , Kuzey Kıbrıs’ın egemen ayrı bir devlet olabilmesi için Cumhurbaşkanımızın BM Güvenlik Konseyi ve 5 Dimi Üyesi ( İngiltere ,Amerika , Fransa ,Rusya , Çin ) ve ayrıca Rumlar’ın onayını alabilmesi şansı Sizin Rum Ortodoks Başpiskoposu olabilmenizden daha azdır !

m.şakir
m.şakir - 3 yıl Önce

Kıprız'a yüzbin tane Suriye'li gönderirlerse ne olacak hiç düşündünüz mü ? :)))


banner471

banner473