İksitadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 37 üye ülkede, Avrupa Geneli, Dünya geneli ve üye olmayan ülkeler için 11.06.2020 tarihinde korona virüsünün ekonomilerde yarattığı durağanlığı dikkate alarak ekonomik küçülme tahminlerini ve beklentilerini yayımladı. Bu bağlamda, dünya genelinde salgın krizinin birinci dalgası ve ikinci dalga yaşama ihtimali üzerinden milli gelirlerin (GSYH - GDP) ne kadar azalacağı hususunda projeksiyon göstergeler hazırlandı. Söz konusu istatistik raporunda tüm dünya genelinde 2020 yılında bir ekonomik türbülans yaşanacağı ve 2020 yılının ekonomik küçülmeyle tamamlanacağı netleşiyor. İkinci dalga yaşanmaması senaryosunda Ekonominin 2020 yılının dünya genelinde % 5,98 oranında daralacağı tahmin ediliyor. İkinci bir salgın senaryosunda ise bu oran % 7,60’a yükselmesi bekleniyor. Avrupa Bölgesi ve ABD’de ise yıllık daralmanın sırasıyla % 9,07 ve % 7,30 oranında bir küçülme yönüne gitmesi söz konusu oldu.
Teşkilat üyeliği ve raporları son derece önemli ve güvenli olarak kabul edilmektedir. Zira, dünya genelindeki bankacılık sektöründe OECD üyesi ülkelerin tahvilleri veya kefaletleri % 0 risk grubunda tutulur. Bunun manası ise bu ülkelerin batma veya geri ödeme yapmama ihtimallerinin sıfır olarak risk kapsamında değerlendirilmesidir. Uluslararası Kurum, küresel ekonomik durumu “Korkunç” (Dire) olarak tanımladı ve bu ekonomik krizi kamu, özel sektör ve bankaların borçlarında artışın takip edeceğini beyan etti. Sonuç olarak, ekonomik toparlanmada V şeklinin yaşanacağı konusunda kararlılık belirtildi. Kısacası, bunun tam manası ise ülkelerin milli gelirlerinin bulunduğu yerden düşerek aynı seviyelere geri gelmesi için 2021 yılı sonuna işaret edildi.
Türkiye’de küçülme beklentisi dünya ortalamasının altında
Türkiye’de milli gelir kaybı % 4,8 olarak hesaplanırken, dünya ortalaması % 5,98’in ve AB’nin ortalaması % 9,07’nin altında kalmıştır. Salgınla ilgili ikinci bir dalga yaşanması senaryosunda ise küçülme oranı beklentisindeki tablo karararak % 8,11 ile dünya ortalaması % 7,60’ın üzerine çıkıyor. Türkiye’yi olumsuz etkileyen ekonomik faktörleri yabancı sermaye çıkışları, turizm geliri kayıpları ve batı ülkelerinindeki talebin azalmasıyla birlikte başlayan ihracat kayıpları olarak 3 ana madde şeklinde sıralayabiliriz. Yabancı sermaye diğer gelişmekte olan ülkelerde de yaşandığı gibi güvenli liman beklentisiyle Türkiye’den de çıkışlar yaşadı ve 16,2 Milyar dolar azalarak 32,07 Milyar dolara geriledi. Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerde birinci sırayı Almanya, ikinci sırayı ABD, üçüncü sırayı Irak, dördüncü sırayı İtalya ve beşinci sırayı Birleşik Krallık (UK) alırken, batının küçülmesinden dolayı azalan talebe paralel olarak ihracat rakamları da azalıyor. İthalat tarafında ise birinci sırada Çin yer alırken, Rusya, Almanya, İtalya ve ABD toplam ihracat hacminin % 40,8’ini oluşturuyor. Batıda ekonomik küçülmeden dolayı hızla gerileyen talep ihracatı olumsuz etkilerken, ihracatı yapılacak malların üretimindeki ithal malların ihtiyacını da azaltmış oluyor. Bu bağlamda, 2020 yılında Ocak ve Şubat aylarında 14,6 Milyar dolar olan ihracat rakamları mart ayında 13,4, nisan ayında ise 8,10 Milyar dolara geriledi. Türkiye’nin ihracat yaptığı diğer ülkelerin dağılımı ilk beş büyük ülkenin dışında kalan payda % 70 oranında çeşitlendirilmiş olması batıdaki gerileme ve diğer ülkelerin de aynı sorundan muzdarip olması nedeni ile genel ekonomi için çok önemli olan ithalat – ihracat hacmini ve dengesini bozmaya başlamış, ancak dağılımın çeşitliliği ekonomik daralmada ki olumsuz etkiyi diğer ülkelere nazaran azaltmıştır. Ancak, ihracat ve ithalat hacminin azalması, turizmin durması ve yaz aylarında salgın korkuları nedeni ile gerileyecek olması ekonominin daralmasını kaçınılmaz hale getiriyor.
En az daralma Çin’de
% 2,3 ile dünya ekonomilerindeki en az olumsuz etki tahmini Çin Halk Cumhuriyeti’nde yer alıyor. 2021 yılında ise ikinci bir salgın krizi yaşanmaz ise ülkenin % 6,79 ile tekrardan güçlü büyümeye devam etmesi bekleniyor. OECD üyesi olmayan Rusya, Bulgaristan, Romanya, Brezilya, Güney Afrika ve Arjantin’nin dünya ortalamasının üzerinde yüksek oranlarla daralacağı tahmin ediliyor. Ekonomik küçülmeyi müteakip, enerji talebi de azaldığından dolayı petrol ve enerji ihracatçısı ülkelerin de yüksek olumsuz etkiler olan blok içerisinde yer alıyor. OECD üyesi olmayan ülkelerde Çin’den sonra en az küçülme beklentisi ise Hindistan ve Endonezya’da yer alıyor.
Gelişmiş ülkeler arasında en kötü performans sergileyen ülke İngiltere
Gelişmiş ülkeler arasında en derin krizi ise % 11,50 ile Birleşmiş Krallık’ta (UK) yaşanması bekleniyor. Keza, OECD ve üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan olan Moody’s İngiltere’yi 2020 yılında Avrupa Birliği ile tek piyasa erişimi hakkında anlaşma yapamazsa ekonomisindeki olumsuz etkinin artacağını açıkladılar. Bunun başlıca etkenleri ise ticaretin azalması ve buna dayalı olarak işsizliğin artması olarak sıralandı. Üstelik, euro bölgesi ile anlaşma yapamazsa, İngiltere’nin finans merkezi pozisyonunu da kaybetme riski hayli yüksek olacaktır.
Genel olarak Dünyadaki birçok ülkenin ekonomik ve finansal açıdan ikinci bir salgın dalgasını karşılaması çok zor görünüyor. Bunun sebebi ise ekonomideki olumsuz etkiyi neredeyse iki katına çıkarmasıdır. Umarım birinci dalga döneminde yaşanacak olan ekonomik buhran sonrasında toparlanarak 2021 yılında yaraların sarılması ve ikinci bir dalgaya maruz kalmadan büyüme trendinin başlamasını sağlayabiliriz.