Yıl 2009...
İkinci kez Kıbrıs Medya Grubu’nda Genel Yayın Yönetmeni olarak göreve başlıyorum...
Ülkede bir yığın yolsuzluk ve suistimal var...
Peki ne yapılmalıydı?..
Ülkenin en büyük gazetesi, bu olaylar karşısında sessiz mi kalmalıydı?..
Gazetecilik anlayışıma göre bu sorunun cevabı ‘kesinlikle HAYIR’dır...
Büyük bir cesaretle tüm yolsuzluk ve suistimal olaylarının üstüne gitme kararı aldık...
Kasasında para kalmayan, batmış bir devletçiğin ‘usulsüz’ ve ‘yasa dışı’ bir şekilde ‘fazla mesai’ adı altında para dağıtmasını belgelerle ortaya koyduk...
Sen miydin bunu yapan?..
Elini arı kovanına sokuyorsan, ısıran çok olacak!..
Çıkar çevrelerinden protestolar yağmaya başladı...
Aldırmadık ve doğruluğunu teyit ettiğimiz herşeyi yayınlamaya devam ettik...
Bir süre dönemin hükümeti tarafından ‘zorunlu tatile’ de gönderildik...
Hani zaman zaman ‘etik’ten ‘kemik’ten söz ederler ya...
Baskı ve terörle ‘zorunlu izne’ gönderildiğimiz zaman tüm basın örgütleri sessiz ve tepkisiz kaldı...
Bazı yayın organları ‘etiği’ ve ‘kemiği’ unutarak, tam tersi hareketler içine girdi...
Devletin ve halkın, hak ve menfaatlerini savunmak, yasadışılığın ve yolsuzlukların üzerine gitmek suç oldu...
Sorumluluk siyasilerin omuzlarında
‘Fazla mesai’ adı altında para dağıtımı, bu yayınlardan sonra bir süre için durduruldu...
Sonra ‘baskı’ geldikçe yasadışı uygulamalar yeniden başladı...
Gelmiş, geçmiş tüm hükümetler döneminde göz göre göre devlet hortumlandı...
Ayda 160 saat çalışması gereken bir kamu görevlisi, özellikle sağlıkta görevli olanlar, 80, ya da 90 saat çalışıp, 150 saat de fazla mesai gösterdiler...
Amirleri, bu yasa dışılığa imza attı...
İlgili bakanlıklar olanları görmezlikten geldi...
Ve nihayet Sayıştaylık olaya el attı...
Ortaya çıkan sonuç, yardıma muhtaç bir devletçik için yüz kızartıcıdır...
Yazık ve günahtır...
Gelinen noktada Sayıştaylık’ın gerçekleri kamuoyuna açıklaması gerekir...
Devletin göz göre göre soyulmasına onay verenler veya göz kapayanlar da yargıya havale edilmelidir...
Tüm yetkili kişiler görevlerinden istifa etmeli, haksız kazanımlar devlete geri iade edilmelidir...
Benzeri olayların bir daha yaşanmaması için, geçmişteki yolsuzluk veya suistimal olaylarında sorumluluğu olan eski siyasiler de savcılık tarafından sorgulanmalı, suçlu olanlar yargıya havale edilmelidir...
Üç, beş tane oy uğruna, devleti soymak ağır bir suçtur...
Suç işleyenler cezalandırılmadığı sürece, bu ülkede ‘temiz toplum’ ve ‘temiz siyaset’ yaratmak asla mümkün değildir...