banner564

Rusya’nın Kıbrıs vetosu ve Türkiye

   Kıbrıs Türk tarafı; müzakereleri ‘gizlilik içinde’ yürütmeye devam ediyor...

   Rum tarafı; her zaman olduğu gibi, müzakerelerde tartışılan konuları Rum basınına sızdırıyor ve bu şekilde kamuoyunun tepki vermesine fırsat yaratıyor...

   Rum tarafı, Talat-Hristofyas müzakerelerinde ‘Dönüşümlü başkanlığı’ kabul etmişti...

   Ayrıca bu husus 2004 yılında referanduma sunulan Annan Planı’nda da vardı...

   Şimdi kesinlikle reddediyor...

   Rum tarafı, müzakerelerin can alıcı noktasını oluşturan mülkiyet konusunda ise kesinlikle ‘takas-tazminat veya iade’ önerisini kabul etmiyor...

   Tüm mülklerin ‘gerçek sahibine’ iade edilmesinde ısrar ediyor...

   Türk tarafı bu noktada haklı olarak ‘tüm mülkler iade edilirse, iki bölgeliliğin nasıl sağlanacağını’ soruyor...

   Rum tarafı bu soruya elle tutulur bir yanıt vermek yerine, Türk tarafının ‘takas ve tazminat’ önerisini ‘etnik temizlik’ olarak nitelendiriyor...

   Ve bu yüzden müzakerelerin kilitlenme noktasına geldiğini duyuruyor...

 

Kimler destek çıkıyor?

 

   Güneydeki birçok Türk malının üzerinden yol geçirildi...

   Bazıları ‘1974 fiyatları ile’ istimlak edilerek park veya okul oldu...

   Rum tarafı uluslararası kurallara göre ‘yasal devletin’ istimlak hakkı olduğunu savunarak, Türklerin güneydeki en değerli mülklerini yok pahasına elden çıkarırken, kuzeydekiler için de ısrarla “mülk sahibine iade’ şartını ortaya koyuyor...

   KKTC devletinin almış olduğu istimlak kararlarını ve dağıtılan eşdeğer koçanlarını da tanımıyorlar...

   Peki bu sorun nasıl çözülecek?..                                                      

   Sorunun çözümüne kimler yardım edecek?..

   Veya müzakerelerin yeniden kilitlenmesi durumunda bu ülkenin geleceği ne olacak?..

 

Rusya’dan hayır yok

 

   Aslında güçlü ülkeler, özellikle de Rusya, Kıbrıs sorununun çözümüne tek gözle yaklaştı...

   Tamamen Rum tarafının yanında yer alarak, Kıbrıslı Türklere büyük haksızlıklar yaptı...

   Özellikle de 2004 yılındaki vetosuyla...

   Bizim taraf, hatta Türkiye; bunları çok erken unuttu...

   Yılda 6 milyar 683 milyon dolarlık ihracata karşılık, Rusya’dan 26 milyar 619 milyon dolarlık ithalat yapan Türkiye, bu ülke üzerinde etkisini kullanamadı...  

   Halbuki; 23 Nisan 2004 referandumundan 2 gün önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne İntiltere ve ABD tarafından bir öneri sunulmuştu...

   Bu öneri, Annan Planı’nın garanti altına alınmasını öngörüyordu...

   Konseyin 15 üyesinden 14 tanesi olumlu oy kullanırken, dönemin Rusya temsilcisi Gennadi Gatilov “hayır” vetosu ile Rumların eline güçlü bir koz vermiş oldu...

   Böylece, Rum tarafından “hayır” çıktı...

  

Referandum sonrası ikinci veto

 

 Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan 28 Mayıs 2004’te Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda, kapsamlı çözüm planının Kıbrıslı Türkler tarafından büyük bir çoğunlukla kabul edilirken, Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedildiğini anımsatarak bu sonucun, Kıbrıslı Türkler’e yönelik baskı ve izolasyon nedenlerini tümüyle ortadan kaldırdığını bildirdi...

 Yani ambargoların kalkmasını önerdi...

   Güvenlik Konseyi’nin bu konuda onayı beklenirken, yine Rusya’nın olumsuz tavrı nedeniyle raporun görüşülmesi dahi kabul edilmedi...

   İnsanlık açısından kabul edilemez bir yaklaşım sergileyen Rusya’ya karşı ne KKTC, ne de Türkiye gerekli tepkiyi gösteremedi...

   Rusya, Kıbrıs sorununu bu tavrıyla dinamitlemiş oldu...

   Yılda 27 milyar dolar civarında ithalat yapan Türkiye’nin çok daha güçlü bir tepkisi gerekirdi...

   Ama olmadı...

   Bundan sonraki süreçte, Türkiye’nin bu güçlü silahı kullanmasını bekliyoruz...

   Üstelik haklı olan bir tarafın yanında yer alarak...

  

YORUM EKLE

banner608

banner473